557 58 27
                                    

"kaç kere umutsuzluğun yolunu tuttum
istenmeyen adam hemen her devirde
hemen her devirde ateşten bir buluttum"

Sabaha gözlerimi alan telefonla uyandım. Başım ağrıyordu. Genelde de ağrırdı. Sürekli uyanıp dururdum uykumdan. Uyanınca uyumam uzun sürerdi. İnsomniası olan insanlar için hayat zordu. Uyku ilaçlarının bile fayda etmediği zamanlar vardı. O ilaçlar bazen geç uyanmama neden oluyordu.

Annem arıyor...

Telefon ekranında yazan isim ile yatakta hızla doğrulmuş ve sanki beni görecekmiş gibi saçımı başımı düzeltmiştim. Derin bir nefes alıp aramayı yanıtladım.

"Alo, an-"

"Jungkook, iyi misin fındığım?"

"Ah, iyiyim anne. Sadece uyuyordum ve..."

"Anladım fındığım." Biraz bekleyip tekrar konuştu.

"Rahatsın değil mi? Herhangi bir problem yok yani." Sesi endişeliydi.

"Hayır anne, neden?" Yalan söylüyordum ve bunu yaparken sesim bile titrememişti. Resmen yalan söylemeye alışmıştım. Bu iğrençti.

"Anladım, ben sadece... Ben sadece içinde bir huzursuzluk var. Sanki sen iyi değilmişsin ve bunu benden saklıyormuşsun gibi..."

"A-aha hayır anne, sadece biraz telaş etmişsin. Ben iyiyim. Hiçbir sorun yok." İşte bu sefer sesim titremişti.

"Tamam fındığım, beni aramayı unutma, tamam mı? Özlüyorum. Hatta en kısa zamanda Taehyung'a da haber ver ve ziyarete gelin."

"Tabii, sorarım. Hoşçakal annem." Tabii ki de sormayacaktım çünkü sorarsam hayurdan başka cevap almazdım. Belki de, şansımı denemeliydim?

"Görüşürüz fındığım!" Sevecen sesinin ardından telefonun kapanma sesi gelmişti. Ona sormalı mıydım? Bu bir hata mı olurdu?

Yataktan kalkıp lavaboya gittim. Yüzümü yıkarken az önceki konuyu düşünmeden edememiştim.

İşim bittiğinde üstümü değiştirdim ve kahvaltı etmek için aşağıya indim ve mutfek dün gece bıraktığım gibiydi. Etrafı toparlayıp kahvaltı hazırladım ve her zaman yaptığım gibi.

Açtığım müzikle bir yandan yemek yapıyor bir yandan da şarkıyı söylüyordum. Kapının çalmasıyla hızlıca elimi silip müziği kapattım ve kapıyı açtım gülümseyerek. Seokjin hyung gelmişti.

"Hoşgeldin hyung."

"Hoşbuldum Ggukkie!"

Her ne kadar Taehyung ile kardeş olsalarda birbirlerinden bir o kadar farklılardı. O beni mutlu etmeyi seviyordu. Müzikle ilgileniyordu ve bana yardımda bulunuyordu. Hep hayalimdi müzisyen olmak ama ailem sağlık okumamı istedikleri için psikoloji için çalıştım. Böylesini beni daha mutlu edeceğini sanmışlardı ama hayır, ben mesleğimi bile yapmıyordum. Babam evlendiğim için karşı çıkıyordu. Ama okumam için tutturanlar da onlardı.

İçeri geçtiğimizde mutfağa geçip masayı hazırlayacağımı söylesem de benimle inatlaşıp birlikte yapmak için ısrar ettiğinde kabul etmiştim.

Oturmuş yemeğimizi yerken aynı anda bir şeyler anlatıp gülüyorduk. Kapı çaldığında şaşırmıştım çünkü birisini beklemiyordum. Ben şaşkınca bakarken Seokjin hyung soru sormuştu:

"Beklemiyor muydun Kook?"

"Kimseyi beklemiyordum, belki de annem filandır." dedim. Umarım değildir çünkü eğer oysa Taehyung'u görmeden gitmezdi. Taehyung ise haber vermediğini söyleyip kızabilirdi.

third personHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin