505 50 9
                                    

"o sözler ki kalbimizin üstünde
dolu bir tabanca gibi
ölüp ölesiye taşırız
o sözler ki bir kere çıkmıştır ağzımızdan
uğrunda asılırız"

Bakın ben acımasız filan değilim. O bana acımadı başta.

Taehyung'u pişman etmek için yapacakları dan dolayı kendimi hatalı hissetmiyorum dahi. Çünkü onun sözleri, bakışları, davranışları; her biri beni paramparça etti. Fiziksel değildi belki şiddeti ama psikolojikti. İnsanı da en çok yaralayan budur zaten, değil mi?

Düşünün; çok mutlusunuz, güzel bir hayatınız var, işleriniz yolunda... Daha sonra hayatınıza birisi giriyor. Size şiddet uyguluyor, psikolojik veya fiziksel. Siz hayatınızın daha da iyi olabileceğini düşündünüz belki de onunla. Ama sizin cennetinize çöp atan o oldu.

Sonra diyelim ki kurtuldunuz, ama verdiği hasarın izleri her daim yanınızda olacak. İsterseniz destek alın, hayatınızı tamamen baştan düzenleyin... Yine de arkanızı döndüğünüzde kâbuslar peşimizi bırakmıyor, değil mi?

Siz yaşıyorsunuz ama ruhunuz ölü gibi.

Hatırlıyorum, bir sene önce daha yeni evlendiğimiz dönemlerdeydi. Ben o sıralarda ergenlikte yaptığım hatalarımla cebelleşiyorum. Ailemin bana iyi geleceği vaadiyle evlendirdiği adam benim yaralarımı deşiyor. Aklım darmaduman. Berbat haldeyim ama o gelip bana "Abartma." diyor. O sıralar neden bilmiyorum sürekli başım ağrıyor ve ağlamaya başladığım zamanlarda burnum kandan durmuyor. Hastaneye düşüyorum. Hiçbir sonuç bulunamıyor. Onca test yapılıyor, onca tomografi sonucu... Hepsi boş.

Nefeslenmek ve biraz ayaklarımın açılması için bahçeye çıkmak istiyorum. Koridorda yürüken annem ve kendi annesi ile konuşan Taehyung'u görüyorum. "Naz yapıyor," diyor. "İlgi çekmek için yapıyor. Bu sıralar işlerle çok meşgulüm," Dediklerini duyunca bir kez daha nefret ediyorum ondan. Oysaki ben çocukken hasta olsam da annem üzülmesin diye onun yanında öksürmemeye, hapşırmamaya çalışıyordum.

Ben nasıl bir adammışım da sevilmemişim...

Taehyung'u pişman edecektim. O kızın yaptığı her şeyi ortaya dökmeliydim önce. Ama onu pişman edeceksem bundan haberi olmalıydı ve dediklerini yutturmalıydım, değil mi?

Şimdi tam da bunu yapacaktım. Odamda yaşadığım kendimi ikna etme durumundan sonra bir hırsla kapımın kolunu tuttum. Kapıyı açtığımda hâlâ yaptığım şeyden pek emin değildim ama bunu yapmamı isteyen Seokjin hyungdu. Madem pişman olacaktı o zaman daha da olmalıydı ona göre. Bana davranışları onun da canını sıkıyordu. Kardeşinin kötülük etmesine müsamaha göstermek istemezdi kimse.

Odasının kapısına geldiğimde içeriden gelen mırıltılarla gülümsedim. Hep böyle çalışırdı o. Konuşa konuşa çevirisini yapardı kitaplarının. Bir anda yüzümdeki gülümsemem söndü. Ben ona rest çekecekdim. Evet.

Kapıyı çaldım. İçeriden gelen oflamanın hemen ardından "Gel!" diyerek seslendi. Kapıyı açtığımda sordu: "Ne var?"

"Taehyung, ben konuşmak istiyorum."

"Ben sustursam da konuşacaksın zaten, çabuk söyle ne diyeceksin işim var." Sinir şey.

"Ben boşanmak istiyorum." Dediğim ilgisini çekmemişti anlaşılan. Sırıttı. "Boşayabilirsen boşa derdim ama sen bana lazımsın. Hem annemler asla izin-"

"Eğer aldatıldığımı söylersem beni kendi elleriyle boşarlar." İşte bunu dediğimde kafasını kaldırdı. Göz göze geldik. Gözlerindeki siniri okuyabiliyordum. Onun da benim gözlerindeki hırsı gözardı edemediği kesindi.

"Seninle anlaşmıştık."

"Nasıl, sen beni bir hiç yerine koyup ağlata ağlata zorla imzalattığında ve beni tehdit ettiğinde mi anlaştık? Anlaşmamışız."

"Ailenin seni boşayacağını mı sanıyorsun?" Gülümsedi. "Onlar ben ne dersem diyim inanırlar."

"Ya kanıt sunarsam?"

"Yapamazsın."

"Ya yaparsam?" dediğimde gülümsemesi düştü. Sandalyesinden kalkıp yanıma geldi. Üstüme üstüme yürürken adımlarımı arkama doğru atmaya başladım.

"Bi' sik yapamayacağını sende bende biliyoruz. İstersen aldatıldığını kanıtla. Annen ve babana onların sahte olduğunu söylediğim anda bana inanırlar."

Beni duvara yasladığında kalbim delirdi tamamen. Yüzlerimiz çok yakındı. O kadar yakındı ki birkaç santim daha yaklaşsa dudaklarımız buluşurdu ama bunu yapmayacağını biliyordum.

Bir süre sonra geri çekildiğinde sandalyesine doğru ilerledi. Sandalyesine oturup sinirden kararmış gözleriyle bana baktı.

"Unut sen o işi, seninle boşanmayacağım ve sonrasında mirasımı alacağım. İşte o zaman özgürsün bülbül."

"Ya boşarsam?" Güldü.

"Elinden geleni ardına koyma. Bu altın kafes senin için, bülbül. İstediğin kadar feryat edebilirsin."

"Peki, elimden geleni ardıma koymayacağım. Ama sonra bunları dediğin için pişman olduğunda sana elimden geleni yaptım diyeceğim." dediğimde kapıyı kolunu tutup sertçe kapattım kapıyı. Odasının önünden hızlıca ayrıldım. Zor olacaktı bu şey benim için. İnsanlara düşmanlık beslemek bana göre değildi.

Kendi odama geçtiğimde odanın kapısını hızlıca kapattım. Kapalı kapıya yaslanıp önünde yere oturmam pek uzun sürmemişti. Sadece izliyordum. Karşımdaki balkona açılan sürgülü kapının camından üzerime vuran ay ışığı izliyordum. Sonra yanaklarımdaki ıslaklığı farkettim. Ne zaman ağlamaya başladığım farkında değildim.

Bir süre sonra ayağa kalktım. Arkamı dönüp kapımı kilitledim hızlıca. Odamda duran çalışma masasının üstündeki açık kalmış eskiz defterinin başına geçtim. Elime aldığım hangi numara olduğunu bilmediğim kurşun kalemle bir şeyler karalamaya başladım. Ne yaptığımı ben dahi bilmiyordum. Duygusal bir boşluğa sürüklenmiştim ve o boşluğun içine çekiliyordum.

...

Sabah uyandığımda masanın başında uyuya kalmıştım. Defterin hemen dibinde duran kafamı kaldırdığında çizdiğim resme baktım. Göz çizimleriyle karalamıştım kağıdı.

Ellerim kalemin tozundan griye bürünmüştü. Aynı Taehyung gözünde olduğum gibi çirkindim şimdi. Ama o benim acı çeken tarafımı görmüştü; intikamcı tarafımı değil.

👤

Jungkook'un azmi her şeyi körükleyecek

Nise💙🦋

third personHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin