ⅩⅢ

160 20 3
                                    

"Kim o, deme boşuna...
Benim, ben.
Öyle bir ben ki gelen kapına;
Baştan başa sen."
Özdemir Asaf

Beni haksız buluyorsunuz. Anlıyorum. Öyleyim. Ben hakkın h'sini hak etmiyorum. Ama şimdi aradan aylar geçmişken onun gördüğüm değerini istiyorum. Biliyorum, istememeliyim. Ama ben bunca zaman yaptığım onca bencilliğin bu isteğimden daha büyük olduğunu düşünemiyorum.

Yalan. Kimi kandırıyorsun sen, Kim? Sen onu 40 kez ardından bıçakladın, şimdi onun sırtındaki bıçakları çıkartsan zarar olmaz mısın?

Karşısında oturmuş ona bakıyordum ama onun gözleri benim dışımda her yere değiyordu. Dosyaları karıştırıp duruyor, benim dışımda her ne varsa ona odaklanıyordu. Bakmamalıydı zaten bana, hak etmiyordum onun bakışlarını. Çünkü suçluydum.

Geceleri yıldızları izliyordum oturup. Hani belki onun gözleri bulurum diye ama o milyonlarcasını iki küreye sıkıştırmıştı, ben sadece yüzlercesini görüyordum göğe bakınca. Semadan ümit dileniyordum onun gözleri için.

"Jeong-"

"Jeon Jungkook, Bay Kim. Ayrıca henüz aramızda herhangi bir iletişim olmadı yani sizi tanımıyorum. Bana kendinizi tanıtır mısınız?" Üşümüştüm. Soğuktu, yabancıydı, buz gibiydi kaçırdığı bakışları.

"Ben, ben Taehyung."

"Evet, buraya gelme nedeniniz nedir Bay Kim?" Gözlerim bacaklarıma doğru döndü. Yüzüne bakamıyorum dahi, buna yüzüm yoktu.

"Ben," Kelimeler dilimin ucuna geldi ama çıkmadı. Aklım karman çorman oldu bir anda. Ne diyecektim ki? Seni özledim, hata ettim mi diyecektim? Hayır, reddedilirdim.

"Evet?"

"Ben, seninle konuşmaya geldim." Garipsercesine baktı bana. Kırgınca, öfkeyle alevlendi suratı. "Bay Kim," dediğinde sözünü kesip "Taehyung." dedim. Devam etti. "Bay Kim," Hayır, benim adımı ağzına almayacaktı. "Buraya gelenler zaten hep bunun için gelirler. Tanışırız, konuşuruz, çözmek için yollar ararız, onları anlamaya çalışırım. Onlarla empati kurarım." Durdu. Bir şeyleri anlamaya çalışırcasına baktı. "Sizi nasıl anlayabilirim? Bana söyleyin? Neyi anlamımı istiyorsunuz?" Kelimeler dudaklarından sakince çıksada söyleyiş biçimi tükürürcesineydi. Haklıydı, benim neyimi anlayacaktı ki?

"Ben, beni anlamanızı istemiyorum." Şaşırdı ama yüzünü bozmadı anlık olarak kalkan kaşları ve hafif aralıklaşan küçük dudaklarından anlamıştım.

"Ne istiyorsunuz peki, Bay Kim?" Sorgulanıyordum resmen. Bana benimle derdin neydi ulan demek yerine kibarca soruyordu.

Bakışlarım yüzüne çıktı. "Ben, sizi anlamak istiyorum." Donuklaştı bir anda gözleri. Şaşırdı. Bana bakıp neyi kastettiğimi çözmeye çalışıyordu. "Ben seni anlamak istiyorum Jungkook, sana ne yaptım ben? Hayır hayır, doğru soru bu değil, yanlış anlama. Ben onca berbat şeyi, şerefsizliği, yaparken sen nasıl sustun? Nasıl kalbin dayandı onlara? O psikolojiyi nasıl..." Tek kelime daha edemedim. Ben, Jungkook'un yerinde olsam kesinlikle kendimi parçalarım bana ettikleri için ama o, o kadar çok sineye çekmişti ki kendini... Dayanılması zordu. Ben iğrenç bir insandım. Bunu kabul etmem zaman almıştı ve geç kalmıştım.

"Dayanıyor insan." dedi. Gözlerini hızla kırptı. "Daha kötüsünü öz babamdan göreceğime, senin yaptığına katlanırdım daha iyiydi." dedi. Gülümsüyordu ama resmen söylediği cümle ile dalga geçiyordu.

Nefeslendim derince. Yaptıklarından dolayı duyduğum suçluluk sırtıma ağır geliyordu. O benim iğrençliklerimi kaldırmıştı ama ben onun vicdan azabını kaldıramıyordum.

"Biliyorum, haksızım. Hak etmiyorum. Affetme beni, kız bana, bağır çağır istiyorum ama yapmayacağını da biliyorum. Keşke yapsan ama sen bana göre fazlasıyla beyazsın. Ben griyim. Kopkoyuydum aslında ama şimdi ağırlığımı farkedibce açıldım. Affetme beni sakın, Jungkook ama ben özür dilerim. Binlerce kez dilerim. Bunu binlerce kez dile getiririm. Ama sen sakın affetme beni, hak etmiyorum." Oturduğum koltuktan kalktım. Kapıya doğru adımlıyordum. Yüzümde utancın yansıması duruyordu. Elim kapının kulbundayken sesini duydum.

"Mavi." dedi. Yüzüne dönüp baktım. Yanaklarındaki parıltıyı gördüm.

"Efendim?"

"Bana göre fazla beyazsın dedin ya, ben beyaz değilim. Maviyim. Gökyüzüyüm. Banzen kararıyorum, bazen aydınlanıyorum. Bazen ağlıyorum, bazen ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Bazen gülüyorum ama bulutlarım hep benimle. Siyah beyaz olmayı denedim ama fazlasıyla maviydim."

Gülümseyerek gözlerimi gözlerine diktim. "Doğru, gökyüzü gibisin. Senin de yıldızların var." Çıkarken kendi kendime mırıldanıyordum.

"Ve bazen o yıldızlar kayıyor."

👥

nise🦋🩵

third personHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin