"yüzünü ıslatmadan ağlayabilir misin hiç"
Hatasız kul olmaz ya, benim en büyük hatam buydu galiba. Neyime güvenmiştim be seni severken?
Yol boyu düşünmeden edemedim. Bir yanım Taehyung'u yakıp yıkmak, bir yanım onu rahat bırakmak istiyordu. İkinci yanımın haksız olduğu noktalar vardı; ben onu rahat bırakınca o da öylece geçip gidecek miydi ki? Boşanmamamız için elinden geleni ardına koymazdı o. Neydi derdi bir bilsem... Ne vardı da bende bu kadar cezbediyordu onu? Sevmiyorsun işte beni adam, bırak da ben kendi aşkımın içinde boğulayım.
Jimin'in evine vardığımda arabadan indim. Artık babası olan yetim bir çocuktum. Diyorum ya, çocuktum. Hayatı tanımak için ebeveynlerime ihtiyacı vardı ama yalnız bırakılmıştım. Kendi kendime mahkum edilmiştim.
Asansöre binmedim. Yavaş yavaş yürürken bir yandan da düşünüyordum. Şimdi ne halt edecektim? Tamam, öncelikle mesleğe geri dönmem gerekiyordu. Ama siktir, ben mezun olalı 3 yıl olmuştu! Unutmamak adına sürekli tekrarlar yapmıştım, o tekrarların bir gün işime yarayacağını biliyordum.
Evin kapısına geldiğimde tam anahtarı çıkarmıştım. Kapıyı açıp içeri geçtiğimde Hoseok'un Jimin ile oturmuş ve ellerinde olan bir sürü kağıdı inceleyip tartıştıklarını gördüm. Hoseok, beni fark etmesiyle yanına çağırmış ve belgeleri göstermeye başlamıştı.
Hoseok, aynı üniversitede okuduğum birisiydi. Jimin ile aynı bölümde sıra arkadaşlığı yapmışlardı. Eh, Jimin'le çocukluğumuzdan beri birbirimizin götünden ayrılmadığımız gibi üniversitede de aynıydık. Hoseok'la yakındık bu yüzden. Onu arayıp bu boşanma meselesinden bahsettiğimizde bana avukatlık edeceğini ve hemen boşanma işlemlerine başlamamızı söylemişti. Elimdeki tüm kanıtları vermiştim ona. Her ne olursa olsun boşanacağımızı söylemişti.
Elimizdeki kanıtlar güçlüydü: Ses kayıtları, görüşmeler, bana karşı olan davranışları... Ve bunlar dışında elimde çok güçlü bir de tanığım vardı.
"Sizin boşanmamanız için hiçbir neden yok. Şimdi tek yapman gereken duruşmayı beklemek olacak. Davayı açtık sonuçta. Elimizdeki kanıtlar güçlü. Savcılıktan duruşma günü almalıyız."
Nedenlerim çoktu: aldatma, hayatıma kast edilmesi, kötü muamele, onur kırıcı davranışlar... Belki de şiddetli geçimsizlik deyip geçilecekti ama bana verdi zarar hep benimle olacaktı.
Onurumu kırmıştı. Beni bir orospu yerine koyduğu, sanki kendisine satılmışım gibi davrandığı, sanki hayatım ona bağlıymış gibi yaptığı aşağılamalar... Ben ne orospuydum, ne satılmıştım, ne de hayatım ona bağlıydı. Hak etmemiştim. Bİ' KERE BEN BAKİRDİM!
Geçmiş
"Lütfen Taehyung," Sadece bir ricada bulunma gafletine düşmüştüm. Tanrı belamı versin ki yapmıştım.
"Hayır, sonra bir de babana hesap veremem. Zaten seninle uğraştığım yetmiyormuş gibi bir de babanla uğraşıyorum." Arkasını dönüp gidiyordu ki koluna tutunmuştum.
"Sadece birkaç saatliğine gideceğim, ne olursun-" Daha lafımı tamamlamama izin vermeden beni kolundan silkmişti. Koluna çekmesiyle yere düşmem bir olmuştu. Öyle sert çekmişti ki kendimi tutamamıştım.
"Sülük gibi bana yapıştığım yetmezmiş gibi bir de başıma orospu mu olacaksın? Kim bilir, belki de çoktan o yemeğe çıkacağın çok değerli üniversite arkadaşlarından birine vermişsindir, ha?" demişti. Sanki tiksindiği bir varlıkmışım gibi bakıyordu bana.
"Ben öyle bir şey yapma-"
"Nereden bileceğim yalan söylemediğini?" Gözlerim dolmuştu. Az daha zorlarsa ağlayacaktım.
Yüzünü buruşturarak, "Bir de ağlayacak mısın? Kim bilir kaç kişinin altında ağladın böyle? Seni küçük sürtük. Her neyse, uğraşamam seninle. Ben çıkıyorum," dediğinde sormuştum: "Nereye gideceksin?" Öyle kısıktı ki sesim.
Yüzüme doğru eğilmiş ve konuşmuştu. "Sana hesap mı vereceğim!? Sevgilimle sevişmeye gidiyorum, arayıp bölme geçen seferki gibi."
...
Hatırlamadıklarım gözlerimi ıslattı. Ama hayır, ağlamayacaktım. Benim onun için kendimi üzmeye takatim kalmamıştı. Yorulmuştum, yormuştu.
"Ne gerekiyorsa yapmaya hazırım, biliyorsun."
"Şimdilik bir şey yapmayacağız, sadece dur ve izle. Nasıl deliye döneceğini gör. Sessizliğin onu daha da çıldırtır." Jimin mutfağa gidip bana bir şeyler hazırlayacağını söylemişti. Aç değildim, yemekten gelmiştim. Gerçi o yemekte yemediğim iki şey vardı: bir tokat ve yemek. Ama tokat yesem de koymazdı.
Önüme konan çorbanın içine kaşığımı daldırıp duruyordum.
"Ye şundan biraz, dirayetli olman lazım. Keşke öyle olmasaydı ama sonra daha çok yorulacaksın. Yolun başında bırakma kendini." Çorbadan birkaç kaşık almıştım. Zorla yuttum her birini.
"Peki şimdi n'olacak?"
"Çekişmeli olacak. Dilekçeni sunduk. Herhangi bir talebin olmadığını söyledin, velayeti isteyeceğin bir durum da yok ortada. Yani en kısa sürede boşanırsınız."
En çok da bir çocuğum olsun isterdim. Ama o benden nefret ederken böyle bir şey olmaması iyiydi. Sonuçta o çocuk benden doğmuş olacaktı, ondan nefret ederdi.
Kapının çalmasıyla birlikte ayaklanıyordum ki Jimin benden önce davranmıştı. Kapıyı açmaya fırlamıştı. Kapıyı açtığında gelen seslerden kimin geldiğini anlamıştım.
Ben en büyük kanıtım, tüm yıllarımın gördü tanığı: Kim Seokjin, onun abisi ve çok sevgili hyungum.
Onun sayesinde üçüncü şahıs olmayacaktım, kendi kardeşinin yıktığı dünyamı tekrar inşa etmenin biletiydi benim için. Sadece kendim olacaktım.
👤
:DDDDDD HELAL OLSUN BE SANA JUNGKOOK
Bu ficle Sezen Aksu'nun Hata şarkısının sözleri çok uyumlu. Ben onu dinleyerek yazdım.
Bu arada, 1K OKUNMA OLMUŞŞŞ
Nise💙🦋
![](https://img.wattpad.com/cover/358272334-288-k885062.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
third person
FanficKim Taehyung ve Jeon Jungkook evliydi, fakat Jungkook biliyordu; Taehyung'un bir sevdiği vardı, duyuyordu. Beni sevmiyordun bilirdim Bir sevdiğin vardı duyardım ~Attila İlhan-3. Şahsın Şiiri • slow update • düzyazı+şiir • red flag 🚩 turn green flag...