30

14 1 21
                                    

~bir yıl önce

~Dare Rüzgar

Sınav haftasında olduğumuz için Almanca hocası soru çözmemize izin vermişti. Bizde -Meriç, Feza ve Ayça- kütüphaneye inmiştik. Onlar arka masamızdaydı.

"Feza şuna baksana." Meriç, yapamadığı matematik sorusunu Feza'ya uzatırken, arkamı dönüp onları inceledim.

Feza, fizik sorularıyla uğraşırken Ayça ise geometri çözüyordu. Meriç'in önüne bıraktığı soru bankasında, Meriç'in gösterdiği soruya baktı.

Birkaç saniye, kaleminin arkasını kemirmeye başladı. Onun bu hali, gözüme çok tatlı gelmişti. Birkaç saniyenin sonunda Meriç'e soruyu hızlıca anlattı.

Meriç, teşekkür ederek önüne dönerek dersten kaytarmak için önümdeki soru bankasına döndüm. Herhangi bir soruyu seçerek, Feza'ya döndüm. Gülümsedim. "Bana da bi yardım eli at n'olur."

Feza, kafasını birkaç saniye testten kaldırmadı. Sonunda kaldırarak, gözlerini gözlerime buluşturduğumda içimde tuhaf bir his tekrar alevlendi.

"Hı-hı," Gösterdiğim matematik sorusuna baktı. Birkaç defa okuyup, hâlâ kaleminin arkasını kemirdikten sonra anlatmaya başladı.

Dediklerinden sonra, iyi anlasam bile, "Hiçbir şey anlamadım." Diyerek şirince gülümsedim. "Tamam, o zaman başka bir yolla anlatayım."

Farklı bir şekilde, yine çok güzel bir şekilde anlatırken o test kitabına, ben ona bakıyordum. Güzelliği ile büyüleniyordum ve Allah aşkına üzerinde okul forması olan, saçlarını kalemle toplamış bir kız nasıl bu kadar güzel olabilirdi?

"Şimdi anladın mı?" Kafasını kaldırıp, gözlerime baktığında yanaklarının kızardığını fark ederken gülmemek için savaş verdim. "Tch," diye yanıtladım gülümseyerek. "Başka bir yol deneyelim mi?"

"Dare senin gittiğin yol, yol değil ki." Ettiği siteme güldüm. "Ya özür dilerim," Diye mırıldandım. "Anlamıyorum."

Tebessüm etti, "Tamam," diye mırıldandı. "Senin yolundan gitmeyi deneyelim Dare."

Gülümsemem büyüdü, tekrar anlattı. Ben ise tekrar onu izledim. Dediği hiçbir harf umrumda değildi, güzelliği daha çekiciydi matematikten.

"Yani sonuç olarak Dare- sen beni dinliyor musun?" Sorusu ile, odaklandığım yüzünden sıyrılmaya çalıştım. Kaşlarını çatarak bana baktı.

"Hı-hı, sonuç olarak Feza?" Nah dinliyorsun Dare. İçimdeki ses, yine çok haklısın. Feza, gözleri gözlerimden ayırıp birkaç saniye soruya baktı. "Yani," diye mırıldandı tekrardan. Odağını kaybetmişti sanırım. "Heh." Diyerek devam anlatama başlarken bu sefer onu dinledim.

Sonunda bitirerek, geri çekildi. "Anladın mı?" Tekrar hayır dersem, başta Feza olmak üzere Meriç ve Ayça adlı varlıklar tarafından dövüleceğim için başımı olumlu anlamda salladım. Büyükçe gülümsedim. "Çok teşekkür ederim Feza."

"Ne demek." Gülümsedi. Feza, bitmiş kahve bardağına kısa bir bakış attı. Geri önüme dönerek, istemeyerekte olsa birkaç soru çözmeye başladım. Daha doğru, Feza ve Ayça'yı dinliyordum.

"Yalvarırım bana kahve al." Feza'nın, Ayça'ya her gün kahve için yalvarmasına alışmıştım. "Bak sana istediğini alırım, kopya veririm, Ayça gözünü seveyim kızım bi' kahve al. Yalvarırım. Uykusuzluktan ölüyom bak senin yüzünden uyuya kalırsam, sınavdan kalırsam, üniversite sınavım kötü çıkarsa hep senin yüzünden. Ayça bana kahve getirmedi diye."

"Ya Feza git kendin al işte, hem abartma alt tarafı bir kahve. Gece uyusaydın ya."

"Uyuyacaktım," duraksadı. Tepkilerini merak etsemde, arkamı dönmedim. "Rüya falan gördüm işte, kabus derken uyku kaçtı. Hadi Ayça'm n'olur güzelim benim, n'olur Ayça'm. Sen benim en yakın arkadaşım değil misin? Beni mi kırıcan?"

Ayça, alayla güldü. "Kızım sen işine gelince Rana diyon, işine gelince Lale diyon, işine gelince ben diyon. Nerden bileyim ben senin en yakın arkadaşın, yanlış mıyım?"

Feza, Ayça'ya tekrar yalvarıcakken çalan zille toplanmaya başladık. Feza ve Ayça, sınıfa çıktığı sırada bende çantamı topluyordum. "O sorunun nasıl yapıldığını biliyordun."

Meriç'in dediği şey ile ona döndüm, imayla gülümsüyordu. Çantamı tek koluma takıp, Meriç'le yürümeye başlarken gülümseyerek cevapladım. "Hemde çok iyi biliyordum."

seni, senden başka kimse bilmemeli. -texting-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin