~dokuz ay önce
Seninle bugün onuncu defa göz göze gelişim bu, bana onuncu defa güzel tebessümünü bahşetişin, benim onuncu defa elim ayağımın birbirine girişi.
Benden uzaktaki yemekhane masasındaydı, Lale, Ayça ve Rana'yla sohbet ediyordum. Etrafıma baktığımda ise Dare'nin gözleriyle karşılaşmıştım, bana ufak bir tebessüm bahsetmiş ve daha sonra geri arkadaşlarıyla sohbet etmeye başlamıştı.
Kalbim yine teklemişti, ellerimde duran bardak yere düşecek gibi olmuştu. Yanımda oturan Rana, elimdeki bardağı alarak kaşlarını çattı. "Feza iyi misin?"
Büyükçe gülümseyerek ona döndüm. "Hiç olmadığım kadar." Bunu dememle, titreyen ellerime baktı. "Önemli bir şey değil, tansiyonum düşmüştür." Diye yalan attığımda bana zorla yemek yedirtti.
İstemesem de yemek yedikten sonra, hâlâ ufak bir bakışmanın etkisindeydim. Hâlâ arada Dare ile konuşuyordum, fakat pek bir konuşmamız yoktu. Genellikle arka sırasında oturan bana dersleri sorardı.
Fakat bir süredir durmadan göz göze geliyorduk, bakışıyorduk. Hissettiğim duyguları anlatmaya kelimeler yetmezdi. Sanki kalbinden çıkan görünmez bir ışık, benim kalbime ulaşıyordu.
Günün kalanında iki kere daha bu an yaşandı ve ben iki kere daha öldüm.
~şimdi ki zaman
Dare, o günden beri okula gelmiyordu. Artık ona mesajda atamıyordum, Gülce görmüştü. Dare ile kavga etmiş olmalıydılar ve bu beni geriyordu.
Ben Dare'yi seviyordum, o ise Gülce'yi. Gülce'yle arasının bozulmasını hiçbir zaman istememiştim. Sadece, arkadaşlarıma bile bu konuyu açmakta çekinirken duygularım ağır basıp taşmıştı ve ona yazmıştım.
İki buçuk ay önceye kadar, neredeyse her gün bakıştığımızı hatırlamış ve ona yazarken kendime opia demiştim. Bir süre görüldü atmıştı, umursamamıştı. Ama daha sonra işler değişmişti.
Korkuyordum, hâlâ neden ameliyata girdiğini bilmiyordum ve şimdi mutsuz olduğunu düşündükçe geriliyordum.
Elimdeki karton bardağa baktım, Ayça kahve getirmişti. Onla sıra arkadaşıydım. Rana ve Lale ise başka sınıftaydı. Onlar sözeldi, biz ise sayısal.
Birkaç kişinin olduğu sınıfta, Dare'nin oturduğu yere yani ön sırama baktım. Ayça, endişeli bir şekilde bana baktı. "Feza, neden böylesin? Anlat n'olur, endişeleniyorum senin için. Tatilden beri kötüsün, bir şeyler olmuş seziyorum. Gözlerin hep birimi arıyor, hep özlem barındırıyor gözlerin. Birine mi duygular besliyorsun? Yada biri için mi endişeleniyorsun?" Duraksadı, düşündü. "Dare için mi endişeleniyorsun?"
Yalan söylemek istemedim, başımı olumlu anlamda salladım. "Yani," diye mırıldandım. "Az çok arkadaştık, hem ölümden korktuğumu biliyorsun. Ona bir şey olsun istemem."
Ayça, burukça gülümseyip bana sarıldı. "Sorun yok," Merhamet doluydu sesi. "Dare iyi," Geri çekildi. "Meriç'le konuştum."
Gözlerim büyükçe açıldı. Meriç, Dare'nin en yakın arkadaşıydı. Heyecanla Ayça'ya baktım. "İyiymiş, ne ameliyatı olduğunu demedi. Ama Dare iyiymiş, birkaç haftayada okula geri dönebilirmiş. Sadece," Ayça duraksadı. Yanıma yaklaşıp, sessiz bir tonda konuştu. "Dedikodu var, Dare ile Gülce kavga etmiş."
Hızla geri çekilip, korkuyla gözlerine baktım. Ses tonuma dikkat etmeye çalışarak, "Ayrılmışlar mı?" Diye mırıldandım.
Tabii ki kimse sevdiği insanı, başkasıyla görmek istemezdi. Ama Dare, Gülce ile mutluysa elimden bir şey gelmezdi. Ben Dare üzülmesin istiyordum, onu üzecek her şey beni korkutuyordu.
"Bilmiyorum," Ayça duraksadı. "Umarım ikisi içinde en iyisi olur." Kahvemden birkaç yudum alıp, zorla yuttum. "Umarım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seni, senden başka kimse bilmemeli. -texting-
Genç Kurguopia: ben gözlerini başa sararak izlerken, yine aynı şeyler yaşanmamalı opia: seni, senden başka kimse bilmemeli