~Feza Akbulut
Dare'ye kim olduğumu demiştim.
Dört gündür okula gitmiyordum, eski şeyleri yaşamaktan korkuyordum. Dare'nin o kadar şerefsiz biri olmadığını bilmiyordum, ama dayanamıyordum. Bir şey beni engelliyordu. Bir his tüm bedenimi sarıp sarmalıyordu.
Hem Dare'nin bana karşı ne hissettiğini bilmiyordum. Bana attığı mesajlara bakmamıştım ilk gün, ne yaptığımı anladığımda.
Daha sonra Opia hesabındanda, Feza hesabından da engellemiştim. Başka bir numara alıp yazmıştı, mesajları okumadan silmiştim.
Korkuyordum, Dare'nin bana diyeceği her harften korkuyordum. Benden nefret ediyor olmalıydı ve bu dayanılmazdı. Aptal Feza, neden ani öfke ile dedin ki?
Kapının çalması ile yerimden kalkıp, kapıya yürüdüm. İki gün sonra annemler gelecekti, onlar gelince ne yapacaktım? Okula gitmemenin yolunu bulmalıydım, belkide okuldan kayıdımı aldırmalıydım.
Kapıya gelip, küçük delikten kimin geldiğini bakmamla duraksamam bir oldu. Korku tüm bedenimi hapsederken, zaten durmadan ağladığım için kızaran gözlerim tekrar doldu.
Dare gelmişti. Gelmemeliydi, olmazdı. Onun dediklerini dinleyemezdim, belki benden nefret ediyorlardı ve o da bu yüzden buraya gelmişti.
Kızların mesajlarına da bakmamaya başlamıştım, onlar öğrenmiş miydi? Tekrar eski şeyler yaşancak mıydı? Ya her şey mahvolursa?
"Feza," Kapının arkasından Dare'nin sesini zorda olsa duymuştum. "Konuşalım n'olur." Kulaklarımı kapatıp, içeri gitmek istedim ama yapamadım.
"Kapının arkasındasın, biliyorum. Aç konuşalım, rahat olacaksan mesajlaşalım. Ama bir şey yap, bir şekilde konuşalım lütfen Feza." Sesi yorgun çıkıyordu, kapı yüzünden kısık duyuluyordu. "Yada sen dur, ben konuşayım. Olur mu?"
Gitmek istedim, fakat yapamadım. Kapıya yaklaşıp, sessizce dinledim sadece. Kendime bunların son güzel saniyelerim olduğunu demeye başladım.
"Korkuyorsun, biliyorum. Eski yaşadıkların yüzünden korkuyorsun, biliyorum. Bunlar senin elinde değil, seni suçlayamam. Sadece Feza, beni dinle. Diyeceklerim seni kırmayacak çünkü ben senden nefret etmiyorum."
Dediklerine inanmak istiyordum, ama kendimi koruma iç güdüm buna izin vermiyordu. Kapıya daha da yaklaştım. "Feza, özür dilerim. Senin bana bakışlarını fark etmediğim için özür dilerim, sana güzel sözler diyip sonra arkadaşım dediğim için özür dilerim. Ben her şey için özür dilerim Feza."
Ayağıya kalkıp, küçük delikten baktığımda gözlerinin kızardığını gördüm. O da ağlamıştı. Bu görüntü canımı yaktığı için, geri kapıya yaslandım dinlemek için.
"Feza, sen bana yaşamayı hissettirdin. Gökyüzünden korktuğun halde, benimle o gece gökyüzüne baktığında ben çok mutlu olmuştum. Biri korktuğu halde benimle gökyüzüne bakıyordu." Birkaç saniye duraksadı, ardından devam etti.
"Yada senin masana oturduğum gün, adının gökyüzü anlamını taşıdığını öğrendiğimde sana karşı tuhaf bir şey hissettim. Adlandıramadığım bir şey. Ben gökyüzüne aşıktım, sen ise gökyüzüydün. Gökyüzünden korkan, gökyüzü."
Hissettiğim şeyleri adlandırmıyordum. Dare o kadar çok umudumu kırmıştı ki, neye inanacağımı da bilmiyordum. Üzülmeye de hakkım yoktu ki benim aslında. Hiçbir şey yaşamadık, ama ben acı çekiyorum. Ne saçma şeydi bu, ne iğrenç bir şey.
"Bana yazdığın mesajlardan etkilendim, Opia. Ama okula ilk geldiğim zaman senden hoşlandım ben Feza."
Ne saçmalıyor bu çocuk?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seni, senden başka kimse bilmemeli. -texting-
Ficção Adolescenteopia: ben gözlerini başa sararak izlerken, yine aynı şeyler yaşanmamalı opia: seni, senden başka kimse bilmemeli