39~ Final

27 1 44
                                    

~üç yıl sonra.

~Feza Akbulut

Artık çaresi yok, artık kurtuluşu yok.
Dare ölmek üzere.

Yıllardır tedavisi süren güzel sevgilim, kanserin son evresindeydi. Bunu öğrendiğimizden beri her gecem ve gündüzüm Dare için ağlayarak geçiyordu.

Korkuyordum, ölümden çok korkuyordum. Dare'm için korkuyordum. Ben ona daha doyamamıştım. Üç yıl, üç saat gibi geçmişti.

Şimdi hastane odasındayız, Dare'min ne zaman öleceği belli değil ve ben ağlıyorum. Her dakika ölebilir, her saniye bir şey olabilir. Bunun korku ve endişesi bana fazla geliyordu. Ben bu yükü taşıyamıyordum.

"Ağlama." Dare, kendini zorlayarak konuşmuştu. Uykudan uyanmış olmalıydı. Hızlıca yanına gidip, ona sarılırken birkaç kere hıçkırdım. Yatakta, zorlanarak kayınca yanına geçmemi istediğini anladım.

Yanına uzanıp, ona sarıldım. Kokusunu içime çektim, unutmak istemiyordum onu. Doğrusu, onu unutabilir miydim ki?

Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Dare, kafasını omzuma yaslarken sakin bir tonda konuşmaya başladı. "Gökyüzüm, Feza'm hatta Opia'm,"

Gözyaşlarımı durdurmaya çalıştım. Dare, devam etti. Her bir harf, canımı yaktı. "Ağlama gökyüzüm benim, ağlama. Ben iyi olacağım, sende iyi olacaksın. Canım acımayacak, bunu daha önce konuştuk."

Doğru, konuştuk. Ama ben alışamadım.

Neredeyse her ay Dare benimle, ölüm korkumu atmam için konuşuyordu. Psikiyatriste gitmiştik, korkularımı yenmeye çalışmıştık. Ölümün acı verici olduğunu düşünüyordum, böyle olmadığını demişlerdi. Bir şeyler diyorlardı ama onlara inanamıyordum.

"Feza'm, benim için ağlama. Benim için üzülme. Ben her zaman yanında olacağım," Gözümden bir damla yaş süzüldü. O sakindi, ben ise korku doluydum.

"Ben kötü bir yere gitmiyorum, ben gökyüzüne gidiyorum. Ben senin gözlerine gidiyorum Feza'm. Adında, gözlerinde, kafanı kaldırdığın her an yanında olacağım ben. Adında saklı olacağım ben."

Dare'nin saçlarını öptüm. Siyah, geceye benzer saçlarını. Saçlarına bıraktığım öpücüklerden sonra, devam etti konuşmaya. Ben ise ağlamaya.

"Benim doğma sebebim, senmişsin Feza'm benim. Hayat amacım seni bulmakmış, gözlerine bakmakmış, dudaklarını öpmekmiş. Ben yaptım, hayat amacımı bitirdim ve şimdi öleceğim, ama sende olacağım."

Titrek bir nefes alıp, verdi. Sözlerini kesmek istemedim, bir süredir çok halsizdi ve şimdi onu sonsuza dek dinlemek istiyordum. Sonsuza dek bu anda kalalım istiyordum.

"Sen çok cesaretlisin, bunu unutma hiçbir zaman. Ölümden korkma. Ben seni, sende bekleyeceğim. Cesaret dolusun, gökyüzü ve uzaysın, Feza'msın. Seni çok seviyorum ve her zaman sende saklı olacağım Feza'm benim. Güzel kızım, seni çok seviyorum."

Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Son çok yakındı, hissediyordum. Dudaklarımdan birkaç hıçkırık çıkarken, Dare'nin saçlarını öptüm tekrardan.

Titrek bir nefes aldı. "Yaşama amacım olduğun için teşekkür ederim gökyüzüm, seni çok seviyorum."

Ve son nefesini verdi.

~dört yıl sonra.

~Feza Akbulut

Bu hikayenin mutlu sonla bitmesini çok isterdim. Dare'm kanseri yensin, biz istediğimiz hayalleri yaşayalım, sonsuza dek mutlu yaşasın ruhlarımız. Ama olmadı. Benim güzel Dare'm, kansere karşı gelemedi. Kansere yenik düştü, kanser Dare'mi benden aldı.

Ama o, hâlâ içimde yaşıyordu. Her adım seslenildiğinde adımda saklıydı. Her kafamı kaldırdığımda bulutlarda saklıydı. Dare'min ruhu benimleydi. Güzel sevgilim beni unutmamıştı. Benimde onu unutmayacağım gibi.

Meriç'in sahneye çıkması ile, hepimiz onu alkışladık. Konservatuar okumuştu, şimdi ise onun vereceği konserdeydik. Açık havadaydık, ön sıralardan birindeydik Rana ile yani sevgilisi ile.

Meriç, çellosunu çalmadan önce konuşmaya başladı. "Ben bu besteyi, kardeşim olan Dare için yazdım. Dört yıl önce, kanserle olan savaşı kaybetti benim en yakın arkadaşım, kardeşim. O ve sevgilisi, Feza," şaşkınlıkla Meriç'e bakarken, herkes susmuş Meriç'i dinliyordu.

"Onların aşkı, kitaplara konu olamayacak kadar güzeldi. Kitaplardaki aşklar, kaostan beslenirdi ama onların ki öyle değildi. Keşke ilk başta demeseydim o sözleri, ama olsun. Kader onları birleştirirdi sonunda."

Dolan gözlerimi silerken, Meriç devam etti. Onunda gözleri doluydu ve dudaklarında buruk bir tebessüm vardı. "Feza gökyüzü demek, Dare ise cesaret. Dare, ben kendimi bildim bileli gökyüzüne aşıktı. Öleceğini bildiği içindi belkide. Feza ise korku dolu bir kadındı, bazı yaşanmışlıklar yüzünden endişeleri vardı. O Dare'nin gözlerinde cesaret, Dare Feza'da gökyüzünü gördü. Dare gökyüzünde, Feza şu an karşımda ve ikiside beni dinliyor. Ben bu besteyi, onlar için yazdım. Şimdi onlar için büyük bir alkış alabilir miyiz?"

Herkes, tüm kalabalık alkışlara boğulurken ben ağlamaya başlamıştım. Meriç, çalmaya başlamadan önce son bir söz söyledi. "Seni seviyorum kardeşim."

Çaldığı notalar ruhuma dokunuyordu, çaldığı her bir notada aklımda anılarımız yeşeriyordu. Dare, gökyüzünden dinliyordu. Ben ise yeryüzünden.

Meriç, öyle güzel bestelemiş ve öyle güzle çalıyordu ki yaşadığımız her anı tekrar gözlerimin önünde beliriyordu. Gözyaşları eşliğinde, Meriç'i dinlemeye devam ettim.

Benim ilk masama oturuşu, opia hissi, birkaç saniyelik konuşmalarımız, gülüşlerine olan sevgim, ona attığım ilk mesaj, ameliyatını öğrendiğim ilk an, annemlerin altın günü, tuvallerin üzerine düştüğümüz gün.

Sevgili olduğumuz gün, bakışlarında cesaret görüp onu öptüğüm ilk an. Sevgiliyken, her buluşmamızda birbirimize çiçek alışımız.

İlk uçağa binişimiz.

Kutup ışıklarını ilk görüşümüz, köpeği Karamel'in doğurması, attığımız kahkahalar, onun deniz mavisi gözleri. Geceye benzer saçları, dudakları. Gözleri, opia hissi.

Hepsi gözümün önüne bir bir geldi, hepsi kalbimde bir depreme yol açtı.

Dare, uçak mühendisi olamadı. Ama ben, tıp bölümü öğrencisiydim. Kanser hastalıklarıyla ilgili olan, onkolog dalına yönelmek istiyordum. Kanser hastası insanları iyileştirmek istiyordum.

O günden sonra saçlarımı hep uzatıp, kestirdim. Kestirdiğim saçlar kanser hastası çocuklara peruk yapımında kullanıldı. Saçlarımı her kestirdiğimde ise, maviye boyadım. Dare'nin gözlerinin mavisine, anılarımızın mavisine, gökyüzü mavisine.

Dare öldükten kısa bir süre sonra sonra, her gün kalp görmeye başladım. Masadaki lekede, gökyüzündeki bulutta, ağacın yaprağında.

Sanki Dare bana, iyi olduğunu bildirmek istercesine kalp bırakıyordu. Ondan bir süre sonra ise bu devam etti. Her gün olmasa da neredeyse her hafta kalp görmeye başlamıştım.

Ve bu hâlâ devam ediyordu, güzel sevgilim gökyüzünde bir yerde benimleydi.

Ben bu hikayenin, onun gözlerine bakıp opia hissiyle dolup taştığı bir final yapmak çok isterdim. Ona yazma sebebim olan, gözlerine bakarak bir final yapmak, hikayemizi böyle bitirmek.

Ama olmadı, Dare gökyüzünde ben ise yeryüzündeyim.

Meriç, önce yavaş çalmaya başladı. Sonra yavaşça hızlandı. Tanışmıştık. Ondan sonra yavaş çaldı ve birden daha hızlı çalmaya başladı. Sevgili olmuştuk. Sonra ise birden yavaşladı, herkes sakinleşti ve duruldu. Dare öldü.

Meriç, bestenin sonuna gelirken kafamı kaldırıp, gökyüzüne baktım. Tam kafamı kaldırdığımda, kalp şeklinde bir bulut görmemle gözümden bir damla yaş süzüldü, burukça tebessüm ettim.

Seni seviyorum güzel gözlü çocuk.
Seni seviyorum opia hissi.
Seni seviyorum.

seni, senden başka kimse bilmemeli. -texting-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin