Arkadaşlar niye okuyup yorum yapmıyorsunuz🥺 valla üzülüyorum ya
Böyle oluncada hiç yazasım gelmiyor. İyiyse iyi kötüyse kötü bileyim ki ona göre ilerliyim. Belirsiz olunca ne yapmam gerektiğini de bilmiyorum..
Herkesin bir zaafı vardır, benim zaafımda sizsiniz. Siz ve sizin düşünceleriniz. Sizi çok sevdiğimi unutmayınnnn.
İyi okumalar fıstıklarım🤍
Karan'ın kolları arasında küçücük kalan İdil, çektiği dayanılmaz acıya rağmen gülümsüyordu. Canını yakmadan kucakladığı kadını hastaneye yetiştirmek için arabasına götürdü. Yarı baygın olan bedenin, arabanın içinde uzanmasına dikkatlice yardım edip, kanlı elleri titrerken hiç beklemeden şoför koltuğuna attı kendini Karan. Bu sırada İdil zorla araladığı gözlerini, telaşlı adama çevirdi yavaşca. Bir kaç saniye düşündü 'Yaşar mıyım?' Diye.
Çok kanaması vardı, oluk oluk akıyordu. Güçsüz elleriyle uyguladığı baskı ise hiçbir işe yaramıyordu.
Karan, ne durumda diye kontrol etmek için arkasına döndüğünde kendisine bakan mavilerle göz göze geldiği an, içinde fırtınalar koptu. Kafasına üşüşen kötü düşünceler zehir gibi sıkıştırmıştı kalbini. Acaba aklından neler geçiyordu? Canı çok acıyor muydu? Diye geçirdi soruları içinden.
Alev alev yanan yüreğinin yangınını söndürmek istedi ama onu acılar içinde görmek bunu zorlaştırıyordu. Yapabildiği kadar sürat yaptı geç kalmamak için, çünkü biliyordu ki biraz daha kan kaybederse ölebilirdi..
"Yaşayacaksın." Dedi. "Yaşamak zorundasın!" Sözleri dudaklarından emin bir şekilde çıkıyordu.
İdil gözlerinde gizleyemediği acının aksine güldü. Kan kokusunun ağırlığı midesini bulandırmıştı. Yattığı yerden kalkmak istedi fakat ateş gibi harlanan yarası buna engel oldu. "Bana yiyemediğim pamuk şekerden alacağına söz verirsen, bende yaşamak için sana söz veririm." Dedi. Oldukça ciddi bir şekilde söylemişti bunu.
Karan bir an şaşırmıştı isteği karşısında ama kafasını sallayarak onayladı. "Söz veriyorum. İstediğin zaman sana pamuk şeker alacağım. Yer, mekan, zaman farketmeksizin alacağım. Söz veriyorum." O da ciddilikle vermişti sözünü.
İdil'in göz kapakları acıya daha fazla dayanamayıp kapanırken son sözü "O zaman bende yaşayacağım." Olmuştu.
Karan'da hastaneye gelmiş, arabadan iner inmez içindeki o yalvaran sesi dışarıya haykırmıştı. "Yaralı var!" Kucağına aldı İdil'i, ardından bakışlarını girişe çevirdi. Sedye ile birlikte geliyorlardı ama Karan'a göre çok yavaş hareket ediyorlardı sanki, hâlbuki aceleyle koşuşturuyorlardı.
"Acele etsenize çok kan kaybediyor!" Sesi sert ama bir o kadar da titrek çıkmıştı. Önünde duran sedyeye usulca, zarar vermekten kaçınır gibi bıraktı boncuk gözlüsünü. Yıllar sonra yeni kavuşmuştu değerlisine, kavuştuğu gibi kopamazlardı birbirlerinden. Çocuklukları beraber geçmişti onların. Çocukluğundan bir parça olarak ona iyi gelebilecek tek şey İdil idi.
Durumun ciddiyeti ortadaydı bu yüzden hemen ameliyata almışlardı. Karan ameliyathane koridorlarında ne dediğini, neler saçmaladığını, ne küfürler ettiğini bilemeyecek kadar kendinde değildi. Damla'da kendi acısından ötesini göremeyecek haldeydi. Hemşire, koridorda bir sağa bir sola giden adamın yanına yaklaştı. "Acil iki ünite kana ihtiyacımız var, hastanede yeterli miktarda uygun kan bulunmuyor." Dedi soğukkanlı bir şekilde.
Korkuyla yutkunup "Kan grubu ne?" Diye sordu. "AB Rh Negatif, eğer aranızda kan grubu negatif olan ve herhangi bir sağlık problemi olmayan varsa verebilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİZAR
Teen FictionBirbirlerinin zaafını keşfeden iki genç, babalarının ölümünün intikamını almaya çalışırlar. Ancak, bu intikam hedefiyle giderek daha derin bir çıkmaza sürüklenirler. Karanlık sırlar ve duygusal bağlar arasında sıkışıp kalan gençler, aşk ve intikam a...