Zaafım olan okurlarımın yorumlarını göreyim bakayımmm
Sizi çok çok öpüşkooooo, iyi okumalar ballarım
Gözlerinin şarkısını kim duyar benden başka?
Kalbim beni terk etmek ister gibi hızla atıyordu. Gözlerimin heyecanın yarattığı bir parlaklıkla ona nasıl baktığımıtahmin edebiliyordum. Bana olan yakınlığı nedeniyle ellerim biraz titriyordu. Nedeni bilinmez ama içinde bulunduğum durum bir tık elimin ayağımın birbirine dolaşmasına neden olmuştu. Konuyu değiştirmem gerekiyordu yoksa iyi sonuçlanmayabilirdi.
"Bana pamuk şeker alır mısın?"
İsteğim karşısında anlık şaşırsada hemen toparlamıştı. Aramızdaki mesafeyi açtı. "Bu saatte mi?" Gayet normal bir saat.
07.45
"İstediğim zaman alacağına söz vermiştin." Laf ağızdan bir kere çıkar. Bende onun için yaşadım sonuçta.
"Şirkete gideceğim toplantım var, gelirken alırım." Hızla kafamı iki yana salladım. İnadım inattı, istiyorsam hemen şuan alınması gerekti.
Gözlerimdeki kararlı bakışlarımla ona baktım çünkü içimde diğerlerinden farklı bir inatçılık vardı. Kaşlarımı çattım.
"Hayır ben şimdi istiyorum, hem beni savunmasız bir şekilde evde yalnız mı bırakacaksın?" Umursamaz hareketlerle mutfak tezgahına yaslandı. Kollarını önünde birleştirirken rahat bir şekilde "Yalnız değilsin, dışarıda bir sürü adam var." Dedi.
Yüzüme öfke dolu bir ifade takındım, gözlerimde öfkenin yalancı ateşi vardı. Bu adamın bu hâlleri insanı krize sokardı. İki küçük adımda önüne geçtim. Kaşlarımı biraz daha çatıp, işaret parmağımla dışarıyı gösterdim. "O adamlara mı güvenip beni burada bırakıyorsun? Şahsen ben güvenmiyorum, koruyamaz onlar beni." Dedim. "Bende seninle geleceğim."
Yaslandığı yerden doğruldu. "Ben koruyabilirim yani öyle mi?" Biraz daha yaklaştı. "Benim yanımda mı güvende hissediyorsun?"
Yüzümdeki utanca rağmen birkaç saniye gözlerinin tam içine baktım. Konuşurken dudaklarımda hafif bir titreme vardı.
"A-Abilerin görevi korumaktır, bende geleceğim." Söylediğim şeye sinirlenmişti. Onu kasıtlı olarak sinirlendirmiş olmanın verdiği mutluluk alayla dudağımın yukarı kıvrılmasına neden olmuştu. O da kaşlarını çattı. "Olmaz, gelemezsin zaten yanında kıyafetin yok." Doğruydu. Nefesimi büyükçe dışarıya verip ofladım.
Gitmek istiyordum ama, evde tek başıma sıkılırım ben.
Saniyeler sonra aklına bir şeytanlık gelmiş olmalı ki gözleriyle beni baştan aşağıya süzüp güldü. "Aslında yukarıda Şeyma'nın burada bıraktığı kıyafetleri var. Eğer gerçekten gelmek istiyorsan sana olabilecek bir şey verebilirim." Heyecanla kafamı salladım. "Olur."
Hemen yukarıya çıkıp elindeki beyaz, üzerinde pembe çiçekleri olan bir elbiseyle geri geldi. Önce pijamalar şimdi de elbise..
Ya ben siyah kadınıyım.
"Bu ne?" Bir elbiseye bir bana baktı. "Neye benziyor İdil? Elbise işte al giy." Diyip elime tutuşturdu. Arkasını dönüp giderken "On dakikaya çıkmış olacağım haberin olsun." Dedi.
Hızla odaya geçtim. Elimdeki elbiseyi ayrıntılı olacak şekilde inceledim. Balon kol bir elbiseydi, kısaydı ve etekleri belinden itibaren bollaşıyordu. Tam anlamıyla kusursuzdu ama böyle şeyler bana hiç yakışmıyordu. Şuan hızlı karar vermem gerekiyordu çünkü birazdan evden çıkacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİZAR
Teen FictionBirbirlerinin zaafını keşfeden iki genç, babalarının ölümünün intikamını almaya çalışırlar. Ancak, bu intikam hedefiyle giderek daha derin bir çıkmaza sürüklenirler. Karanlık sırlar ve duygusal bağlar arasında sıkışıp kalan gençler, aşk ve intikam a...