3.Bay maskeli

7.6K 234 101
                                    







İnsanların yaşadığı onca acılara rağmen hâlâ güçlü bir şekilde dimdik durmaya çalışması aslında onların içten içe daha çok acı çektiğinin kanıtıydı.

Üzüldün mü? Kendi içinde yaşa.

Seni kırdılar mı? Kendi içinde yaşa.

Kızgın mısın? Kendi içinde yaşa.

Kayıp mı yaşadın? Kendi içinde yaşa.

Kimseden de medet umma.

Acılarla örülmüş bu kahrolası hayatın altında eziliyordum.

Gözlerim kapanmadan son gördüğüm şey Çağrı'nın endişe dolu bakışlarıydı. Şimdi de evde oturmuş zorla ağzıma yemek sokmaya çalışan Damla'yı azarlıyordum.

"Çocuk muyum ben Damla? Ayrıca aç değilim yemek istemiyorum." Sesim biraz sert çıkmıştı. Çocuk muamelesi görüyordum ama. Durmadan ağzıma bir şeyler tıkıyordu. Tamam iki gündür yaşadıklarım normal şeyler değildi ve benim için doğal olarak üzülüp ilgilenmek istiyordu ama bu kadarı da fazlaydı.

Damla'ya yaşanan son olayı anlatmamıştım. Serdar onun yakın arkadaşıydı, nasıl söylemem gerektiğini bilmediğim için susmuştum. Aslında herkesten önce onun bilmesi gerekiyordu. Ağzımı boş bırakırsa belkide şuan anlatabilirdim.

Sinirle elindeki kaşığı tepsiye bıraktı. "O zaman neden çalışanının kollarında baygın bir şekilde bu eve getirildiğini anlat İdil. Susuyorsun sabahtan beri. Seni getiren o sarışın adamına sordum o da bilmediğini söyledi. Evden sinirle çıkıp baygın hâlde geldin, benim korkudan elim ayağım birbirine dolaştı burda ve ben hiçbir şey bilmiyorum."

O da kendince haklıydı. Gözüm sinirden hiçbir şeyi görmemişti ve haber vermeden çıkmıştım.

"Tamam bağırma anlatacağım, anlatacağım anlatmasına da önce onayını almak istediğim bir konu var sanada uygunsa."

"Sen istiyorsan vardır bir bildiğin, evet olur bana uygun." Bu kız benim canımdı. Beni sevip değer verdiğini dile getirmesede çok iyi gösteriyordu. Bir anlığına Damla'nın olmadığı bir hayat düşündüm, bu düşünce yutkunmama engel olmuştu. İçimde şaha kalkan hüzün, yüz ifademe vurmuş olmalıydı ki "Noldu birden?" Dedi.

Gülümsedim.

"Olmadı bir şey sadece seni çok seviyorum. İçimden geldi ama şımarma hemen, bir de yarın Türkiye'ye dönelim diyorum. Temelli."

Uyandığımdan itibaren bunu birçok kez düşünmüştüm. 26 yaşındaydım. Kendi kararlarımı verebilecek yaştaydım ama Türkiye'ye deli gibi dönmek istememe rağmen annem yüzünden hâlâ buradaydım. Artık kendi tercihimin arkasında durmam gerekti.

"Temelli mi? İdil bugün ayın ikisi canım, ayrıca şuan şakanın sırası değil." Yüzüne düz ifadeyle baktım. "Ha sen ciddisin?" Dedi şaşkınlıkla, ardından sevinçle kollarını boynuma doladı. "Ay çok sevindim gerçekten."

"Evet baya düşündüm bu kararı verebilmek için. Hem babamı istediğim zaman görebilmek istedim hem de oradaki şirketi buradan yönetmek zor olurdu."

Şirkette hisse problemi yaratan bir Bora Beyciğimiz vardı. Türkiye'ye döner dönmez kendisiyle bizzat görüşmem gerekti.

"Doğduğun yere dönüyor olmak senin için her açıdan iyi olacak canım." Küçük bir gülümsemeyle söylediklerine karşılık verdim.

Giderken götürmem gereken eşyalar vardı. Onları toparlamaları için çalışanlara seslendim.

"Nathan! Tahir!" Kimseden en ufak bir ses çıkmadı. Neredeydi bunlar kafamı çevirsem iki dakikada yok oluyorlardı. "Jose! Ryan buraya bakın!"

İNTİZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin