Giriş ☯︎

245 15 11
                                    

Tanrı canlıları ikiye ayırmıştı yaratırken. Biz lanetlilerki halk arasında adımız vampirdir. Ve siz ölümlülerki bizlerse sizlere günahkâr deriz.

Yüzyıllar boyunca iki grup bir arada yaşadı. Taki günahkârlar arasında oluşan yeni bir grup biz lanetlileri öldürmeye başlayana kadar.

Kıta ayrılması gibi gruplar üçe ayrıldı. Dünya yüzeyinde yeni oluşan kıtalar misali yeni bir grup yeni bir soy doğdu. Bundan böyle günahkârlar ve lanetliler yoktu artık.

Günahkârlar, lanetliler ve avcılar... Dünya savaşı misali bir soğuk savaş vardı artık yeryüzünde. Onlar öldürdükçe lanetliler kana susayan canavarlara dönüşcekti. Ancak savaşı bitiren olay ateşkes olmayacaktı.

Min Yoongi

Avcı soyu soğuk savaş sonrası tehlike altına girmişti. Ben avcı soyundan gelen biriydim. Hâlâ on yaşında bir çocuk misali korkuları olan biri olmama rağmen bugüne denk ailemin adına tek bir kara leke sürmemiştim. Sürmeyecektim de.

Daha doğrusu sürmeyeceğime inanıyordum. Onunla tanışana denk. Esmer teni ve iki siyah inci tanesi gözleri olan lakabının gölge olduğunu bildiğimiz o lanetli.

Hiçbir zaman hiçbir şeye boyun eğmemiştim ama ona eğmiştim. Çünkü o farklıydı. Safkan vampirdi. Güçlüydü. Fakat bunlar ona boyun eğmem için bir gerekçe değildi. Kaderim bana büyük bir oyun oynamış ve beni ona ait kılmıştı.

Karanlık bir oda dört duvar. Tek ışık kaynağı küçük pencereden içeri süzülen ay ışığı. Ancak loş ışık tek bir şeyi aydınlatıyordu.

Karşı duvarda yer alan ay ışığının doğruca vurduğu yerde kan kırmızısı grafiti ile yazılmış Save Me yazıyordu.

-Benim adım gölge. Beni hafife almamalısın.

+Her gölge eninde sonunda ışığın çocuğudur. Ve sen ışığın çocuğu olduğunu unutanlardansın.

Alayla gülerek bana doğru bir adım atmıştı. Tutsak tutulduğum bu karanlık-loş- odamda nereye gittiğimi bilmeksizin geriledim.

Sırtım soğuk duvara yaşlandığında omurgamdan aşağı bir titreme ele geçirdi bedenimi. İrkilerek çekileceğim sırada iki elini de yanlarımdan duvara yaslamıştı.

Sırıtışı daha da büyüdüğünde ifadesiz bir şekilde ona bakıyordum. Ancak onun sırıtışı an ve an daha da büyümüştü.

"Arkamdaki duvar..." Dedi kulağıma eğilerek. Soğuk nefesi huylanmama neden olduğu için gözlerimi kırpıştırdım. Sonra devam etti.

"Senin kaderin." Şimdi bilerek nefesini boynuma üflemişti. Yutkunup başımı ondan biraz uzaklaştırdım ve arkamdaki duvara baktım.

Sırtımı yasladığım duvar... Ay ışığı ile aydınlanan kan kırmızısı grafiti ile Save Me yazılmış duvardı. İlk defa ürkütücü gelmişti gözüme bu yazı.

Kırmızı renk daha önce hiç bu denli tüylerimi diken diken etmemişti. Gözlerimi zorlukla kapatıp birkaç saniye sonra geri açtım ve ona baktım.

"Ne demek istiyorsun sen?" Dedim sesimi normal tonda tutmaya çalışarak. O alaycı sırıtışı tekrar yer edindi dudaklarında.

"Kaderin o iki kelimeye bağlı avcı ya o iki kelimeyi başın beladayken söylersin hayatın kurtulur. Ya da söylemez ölürsün... Bu kadar."

Alayla istemsizce kahkaha attım. Gerçekten ciddi miydi bu herif.

"Beni kaçırdın yetmedi... bu karanlığa hapsettin üstüne sana korktuğumu söylediğim hâlde bana

'karanlıktan korkuyorsan karanlık ol. Korktuğun ne varsa ona dönüş.' Deyip siktirolup gittin. Şimdide kalkmış bana bunu mu diyorsun!?

Beni hapsettiğin bu sikik yerden çıkarmıyorsunki başım belaya girsin!"

Sert ve fazlasıyla soğuk sesime herhangi bir tepki vermedi. En az benim kadar ifadesiz bakan gözleri yüzümü turladı.

"Haddini aşmaman gerektiğini de öğreteceğim sana avcı." Dedi ve önümden çekilip odadan çıktı. Bense arkasından öylece bakmakla yetindim...

Yeni bir kurgu ile karşınızdayım. Umarım hoşunuza giden bir kurgu olur. Düşüncelerinizi bırakın.

 Düşüncelerinizi bırakın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Save Me | TaeGiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin