8.BÖLÜM: ❝RUHUN DUDAKLARINDA SAKLI ANLAR❞

119 35 146
                                    

Selammm güzel ruhlar. ^^

Ruh Güncellemesi: Aşırı yorgun, yıkılmadı ama ayakta da sayılmaz sjsjshs

Lütfen oy ve yorumlarınızla hikayemizi parlatalım, hak edeceği güzel bir yere taşıyalım. 🤍

 🤍

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

8.BÖLÜM

'RUHUN DUDAKLARINDA SAKLI ANLAR'

Düz bir çizgi üzerinde dalgalanan hayatının ritmiydi. Geniş göğsünün kafesinde taşıdığı kalbinde göğün bütün sancılarını unutturacak bir ruhsuzluğa sahip olmasına rağmen umudumu bir ipe asar gibi asıyor, sonra ayaklarının altından taburesini itiyordu. Bu soluk benizli, kadife dudaklı, kader bakışlı adamın dudaklarından dökülen sözcüklerde garip bir şekilde hayatımın üzerinde büyük tesiri bulunan anlamlar hissediyordum. İri, kemikli elini göğsüme koyduğum elime sararak oradan ayırırken hemen bırakmayıp aramızda tutmaya devam etti.

"Yanlış duymuşsun." Ruhunun serzenişi kırmızı irislerine birer parıltı olarak düşmüştü. Elimi saran el acımasızca sıkılaştı. "Anılar, yaşantılardır, yaşayanlardır, yaşayanlarda saklananlardır; benim bir yaşantım yok. Taşıdığım bu kalbin bir anısı olmadığı gibi bir anlamı da yok." Elimi sertçe bıraktı. Bununla beraber bileğine sardığım diğer elim de hızla oradan düştü.

"Senin için bir anı olabileceğimi söylemiştin ama?" dedim yutkunarak. "O zaman ruhunun da bir yaşantısı olma ihtimali var. Bu demek değil mi tüm bunlar?"

"Bir ihtimal," dedi kızgın bir şekilde, büyük bir küçümsemeyle. "Kaderin önünde her şey bir ihtimal işte, bir olasılık seni her şey yapabilir de yapmayabilir de!" Burnundan verdiği sert nefesle aramıza görünmez uzun boşluklar çizdiğinde kasılan kalbimle gözlerine uzun uzun baktım. "Kendi hayatın için endişelen sen; ihtimaller benim için değil, sizler için." Boynunu saran siyah boğazlı kazağının boğaz kısmında yutkunuşunu belli eden bir iniş kalkış oldu. Bembeyaz tenine siyahlar geçirmiş bu adam hayatımı saran bir boşluk gibiydi.

"Peki öyleyse, eğer benim kederim senin kaderinse, nasıl bir ihtimal ki sadece kendi hayatım için endişelenebilirim?" dediğimde, bir cevaptan ziyade bir duygu ararcasına yüzünün sınırlarına geziniyordum.

"Kendi evini seçen biriyim," dedi düz sesiyle, o adama söylediğim cümlemi bana tekrarlayarak. "Tıpkı böyle, sadece kendi evini seçmeye devam et." Göz ucuyla yüzüme son bir kez baktıktan sonra saniyeler içerisinde gözümün önünden yok olduğunda boşlukta kalakaldım. Her defasında beni azarlayacak sözler bulabiliyordu. Acımasız sözlerinin açtığı kesiklerin ıstırabı içerisindeydim. Uzun bir süre boşluğa dalıp gittim. O an o geceden beri başımdan geçenleri bir bir düşünmek zorunda kalmıştım. Sonunda ufak bir nefes verip etrafıma bakınarak aşağı doğru usul usul yürümeye başladım. Karda yürümek güçtü. Daha da ötesi kafamın içindeki dolulukla kendimi bin kat daha ağır hissediyordum. Ne yapacağıma karar verememiştim. Eğer eve gidersem düşünmekten kafayı yerdim. En iyisi işe devam etmekti. Buralardan bir taksi geçeceğini sanmıyordum. Üşüyen ellerimi birbirine sürterek ısınmaya çalışırken kısa bir süreliğine bunu bırakıp telefonumu çıkarıp Doğu'ya konumumu attım. Çok değil, yarım saat kadar sonra şirket arabasıyla göründüğünde hızla indiği gibi yanıma koşarak kapımı açtı.

RUH KADERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin