49 gün önce...
Kurduğum alarmdan önce kalkıp tavanı izliyordum, tavana yatakta zıplayarak zorla yapıştırdığım yıldızlara bakarken yanağımdan yaşlar süzülüyordu.
Bana hep ‘yıldızım’ diyen amcamdan kalan en güzel hediye doğum günümde bana aldığı ama takmaya fırsatı olmadığı yıldızlarımdı.
Gece parlıyorlardı, ben de onları izleyip duruyordum.
Telefonumu elime alıp alarmı iptal ettim ve yataktan kalkıp tuvalette işlerimi hallettim, mutfağa girip buzdolabından bir elma çıkardım ve yıkayıp yemeye başladım. Elmanın çöpünü önünde dikildiğim çöp kutusuna atıp mutfaktan çıktım.
Orta yaşlardaki adam kendi kızı gibi gördüğü yeğenine, her sabah ailesine yaptığı gibi kahvaltı hazırlarken buzdolabından aldığı elmayı hızlıca yıkayıp verirdi ve fısıldardı.
-“ Bizimkiler çok sevmez ama ben severim, küçükken annemle kahvaltı hazırlarken her zaman annem bana bir elma yedirirdi. Aklıma hep küçüklüğümü getiriyorsun Yaşam.”
Yaşam amcasına gülümseyip elmasını kocaman ısırırdı, on altı yaşında olsa da amcasının yanında her zaman beş yaşında küçük bir kız çocuğu gibi hissediyordu oysa on yedisine girmesine az kalmıştı, 10 gün sonra artık 17’sine gün saymaya başlayacaktı.
Yengemin sesini işittiğimde oldukça sessiz hareket ettiğimi düşünmüştüm ama her zamanki gibi yanılmıştım.
-“ Yemeğini yedin mi İdil?”
Yatak odasından çıkıp koridorda tam karşımda durdu.
Kafamla onaylayıp yanından geçtim ve odamdan kot pantolonuyla bir gömlek aldım.
Üstüme geçirip saçlarımı ensemde at kuyruğu yaptım ve dün akşamdan hazırladığım çantamı omzuma asıp evin dış kapısını açtım.
-“ Bugün Toygan boşta, beraber gide-“
-“ Ben otobüsle gideceğim,” diyerek dış kapıyı sertçe çarptım.
Spor ayakkabıları ayağıma geçirip asansörü çağırdım.
Hızlıca aşağı inip otobüs durağına koşturdum, kolumdaki saate baktığımda koşmama gerek olmadığını fark etsem de koşmak iyi geliyordu.
Keşke, dedim, keşke sorunlarımdan da koşup kaçabilseydim.
Otobüs durağında ayakta birkaç dakika bekledikten sonra otobüs gelmişti, durakta bekleyen diğer altı kişiyle binerken çantamın ön cebinden çıkardığım otobüs kartıyla kart okutulan yere kardı okuttum ve arkalara ilerleyip demir tutacaklardan birine sıkıca tutundum.
Elimdeki kartı pantolonun cebine tıkıştırıp çantamı bir omzumdan çıkarıp fermuarını açtım ve telefonumu çıkarıp ekrandan yansıyan görüntüme baktım, ağlamaktan uzun zamandır şiş duran gözlerime eşlik eden gözaltı morluklarıma ve bembeyaz tenime.
Kızıla boyattığım saçlarımı uzun zamandır boyatmadığım için koyu kahverengi diplerim gelmişti.
Sağ gözümün hemen altındaki küçük bense şişmiş gözlerimden zor görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEŞKE
FantasíaKolunu hiç beklemediğim bir anda omzuma atmasıyla yaşadığım şok dalgası yetmezmiş gibi bir de, " Şimdi daha iyiyim işte," demesiyle ikinci bir şok dalgasıyla beni baş başa bırakmıştı. Omzumdaki elini indirmek için elimi kaldırmamla ellerimizi kenetl...