Kız çocukları hayatlarının her anında babalarını ararlardı, çok mutlu oldukları, üzüldükleri kısaca her anlarında babalarını ararlardı, babaları küçük kızlarının ellerini tutar ve hiç bir zaman bırakmazdı... Babalar hep kızlarının pelerinli kahramanları olarak yaşarlardı...
Benim babam yok olmuştu, avuçlarımın arasından kayıp yok olmuştu, bir zamanlar babamın okşadığı saçlarımı şuan kanlı eller okşuyordu, bir zamanlar babamın tuttuğu elimi şimdi ise bir katil tutuyordu...Babam hiç zaman gelmeyecekti, beni hapsettikleri kafesten hiç bir zaman alamayacaktı. Buraya hapsolmuştum... Sonsuza dek burada esir yaşayacaktım...
"Çiçeğim ne oldu nereye daldın?" Elini belime saran Giray'la titreyerek gülümsemeye çalıştım. "Kahvaltımızı hazırla hadi güzel bir kahvaltı edelim daha sonra seni hastaneye bırakayım."
"Y-yok ben kendim giderim." Dememle kaşlarının çatılması bir oldu bana doğru bir adım atarken korkuyla yanağını öptüm. "Sevgilim sonuçta hastanede görünmen hoş olmaz, insanlar benim hakkımda çok farklı düşünüyorlar."
"Allah Allah ben nasıl ünlü iş adamı Giray Demir isem sende karımsın... Sonuçta kendi başarınla mesleğini aldın, benim törpilimle değil." Yüzüme neşeli bir ifade yerleştirdim. Burnunu boynuma gömmesiyle gözlerim dolmaya başladı, pis teni bana değsin istemiyordum. "Sevgilim! ya hadi ama huylanıyorum sakallarından." Onun sakallı yüzü hep beni rahatsız ediyordu. Onu görmek bile benim midemi bulandırıyordu!!!
"Tamam tamam hadi kahvaltıyı hazırla benim de ufak bir telefon görüşmem var ona bakayım. Yardıma ihtiyacın olursa söyle!" Başımı salladıktan sonra onun salona gidişini izledim, gözlerimden istemsizce yaşlar akarken hemen buzdolabının kapağını açtım iki yumurta, mozeralla peynirini çıkardım, iki tane de tost ekmeği aldım.
Mozeralla peynirini tavada eritip iki yumurta kırdım, gözlerimden durmadan akan gözyaşlarımı silip gülümsemeye çalışıyordum ama olmuyordu, hıçkırıklarım istemsizce dudaklarımdan dökülüveriyordu.
"Gazel sen ağlıyor musun?" Arkamda yankılanan sesle elimde ki bıçak ile kasıtlıca elimi kesmem bir oldu. Ona göre boş yere ağlamam çok büyük bir suç idi."Eee yok hayatım domatesleri doğrarken elimi kestim." Gülümsedi, "ha tamam." Kahverengi saçlarını alnından çekip kafasını yeniden telefona gömdü. Elimi çok ufak kesmiştim, iyice yıkayınca kanaması durmuştu, kendimi toparlamaya çalıştım, biraz derince nefesler alıp verdim, omleti ikiye bölüm tost ekmeğinin üstüne koydum, Giray'ın salatalığa alerjisi olduğundan ona sadece domates koydum, kendi tabağıma da bir kaç tane zeytin koydum.
Giray kahvaltıda kahve veya çay tüketmediği için bana da içtirmezdi...
Gülümseyerek salona girdim. "Bitti! Al hayatım!" Kendi tabağını elimden alırken yemeğe başlamıştı bile ben ise bir kaç lokmadan sonra doymuştum.
Arkama yaslanacak iken her hafta sorduğu soruyla sertçe titredim.
"Kaç kilosun Gazel?" Yutkundum, "62-"Bana attığı sert bakışlarla bakışlarımı gözlerinden çektim, tabağımı kendi önünden çekti elini bacağımın iç tarafına koyup sertçe kavramasıyla derin bir nefes aldım tırnakları acıtıyordu. "Altmışı geçmek yok tamam mı çiçeğim bozuşuruz yoksa..." Bacağımdaki sızının verdiği rahatsızlıkla fısıldadım;
"M-merak etme sevgilim sadece regl dönemim uzun sürdü kendini tutmayıp fazla kaçırdım."
"Kafein tüketmiyorsun değil mi?" Başımı iki yana sallarken gülümsedi, "aferin beni karıma... Hadi bana bir öpücük." Yanağına öpmek için eğilecek iken beni kendine çekmesiyle korkuyla yüzünü izledim. "Şşt kurallarımızı çiğneme ve karşılık ver!" Dudaklarımın üstünde hissettiğim soğuk dudaklarla ağzıma metalik, iğrenç bir tat yayıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gümüşten Kafes
Mystery / ThrillerZincirlere mühürlenmişti çocukluğumuz, sessizce ölümü bekliyorduk... Şuan iyi miyim? Bilmiyorum... Ellerimde zincirler sessizce onun bana vereceği cezayı bekliyordum... Avuçlarıma babamın yırtık fotoğrafını bırakmıştı... Kanlı ellerimin arasındaydı...