Büyük Karşılaşmalar

46 6 9
                                    

Her mutlu şeyin gerçekten de bir sonu hep var mıydı? Bu hep böyle miydi? Hayat hep böyle miydi? İnsanları hayatlarının en yıkım olduğu dönemlerinin ardından onları mutlu edip motivasyon ettikten sonra tek bir hamle ile sevdiklerini ellerinden alır mıydı?

Polat'ın ağlayarak beni çağırmasıyla uyanmıştım... Ozan'ın yanına gittiğimi hatırlıyorum... Fırat özel ambulans aracını aramaya çalışıyordu, Barlas Ozan'ın kafasına saplanmış bıçağa donuk bir halde bakıyordu...

Üstümdeki gömleği çıkartıp Ozan'ın kafasına tampon yaptığımı hatırlıyorum. İki litreye yakın kan kaybetmişti... Bıçağın girdiği yerin beynine zarar vermediğine emindim.

"Boynunu hareket ettirmeyin! Bıçağın bir santim bile hareket etmemesi gerek! Sinirleri kopabilir!"

Dışarıdaydık ve tüm ajanlar başımızdaydı. "Bir, iki, üç kaldır!" Sağlıkçılarla onu sedyeye yatırdık... "Abi! Abi ne yapacaz abi?" Belinay hüngür hüngür ağlarken telefonumu açtım.
"Sana bir hasta getireceğim abla, Lodos Hastanedesin değil mi? Boş olan en büyük aneliyathaneyi hazırlat, beyin cerrahı, her kim orada varsa hazır olsun!"

Telefonu direkt kapatıp sağlıkçılara döndüm. "Çabuk bindirin kalp masajını ve ambuyu bırakmayın stabil kalması gerekiyor, kafasına tampon yapmaya devam edin!" Ozan'ı ambulansa bindirirlerken Belinay'a döndüm. "Ağlama lütfen..."

"Kim yaptı bunu!?" Belinay kafasını göğsüme koyarken ağlayan Fırat ve Polat'a döndüm. "Ozan güçlüdür dayanır, nabzını döndürmeye başardım, lütfen merak etmeyin ona birşey olmayacak..."

Barlas'a döndüm. Sadece ambulansa bakıyordu...

"Barlas sen diğerleriyle arkamızdan gel, ambulansa bineceğim ben..."

Belinay'dan ayrılıp ambulansa binip kapıları kapattım.

"Çabuk! Çabuk sürün!"

Ozan'ın başına boyunluk takıp kemerlerle kafasını sabitledim.
"Siz Gazel Demir'siniz yanılıyor muyum?"

Ona cevap vermeden Ozan'ın kafasını tuttum, asla ama asla sarsılmaması gerekiyordu.

"Ben burdayım Ozan... Yaşayacaksın..."
Monitöre baktım... Hâlâ stabildi...
Telefonumun çalmasıyla bakışlarımı monitörden çekip telefonumun ekranına baktım.

Barlas...

"G-Gazel o iyi mi?"

"İyi-"

"Bana doğruyu söyle!"

"Böyle yapacaksan sakın hastaneye gelme Barlas! Sakın!"

"Gazel!"

"O iyi! Kendine gel! Ozan'a birşey olmayacak!"

Telefonu yüzüne kapattıp sağlıkçıya döndüm.

"Ne kadar kaldı?"
"Az efendim, bi beş dakikaya orada oluruz."

Ambulans hafif sarsılırken ayağa kalkıp Ozan'nın başını tuttum.
"Bıçak sinirlerin hemen yanın da ve omuriliğin hemen üstünde... Fazlasıyla kompike bir durum..."

Diye fısıldadım...
"Entübelik bir durum yok değil mi hocam?"

"Üstte bir hava kabarcığı oluşmuş olsaydı evet entübe zorunlu olabilirdi ancak şuan öyle bir tehlike yok gibi görünüyor. "

Ambulans durmasıyla Ozan'ı çıkarmak için ayağa kalktım. Ambulansın kapıları açılırken hemen Ozan'ı indirdiler. Zeynep'i gördüm Ozan'ı görmesiyle yutkunduğunu anladım.

Gümüşten KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin