Ege Yılmaz

383 31 22
                                    

Medya Koruma

"Fırat Bey bir şikâyetiniz var mı?" Fırat Bey uyanmıştı ve şuan onu muayene ediyordum. "Yok biraz yaram sızlıyor o kadar-"

"Sende amma prenses çıktın!" Polat'a el hareketi çekerken Ozan öksürdü. "Ayıp oluyor doktorun yanında!" Polat bıyık altından gülüyordu. "Ne zaman taburcuyum, mesleğim gereği açık bir hastanede kalamam." Fırat Bey'in yarasını kapatırken konuştum, "merak etmeyin bu odaya kimse dank diye girmez, o yüzden ben çıkınca maskelerinizi çıka-"
Konuşmamı bitirmeme kalmadan, birden başımın dönmesi bir oldu... B- burnum kanıyordu. "Hocam!" Ozan Bey kalkıp bana peçete verirken yavaşça refakâtçi koltuğuna oturdum.
Avuçlarımdan bileklerime doğru kanım akıyordu.
"Ay valla kadının tansiyonu yükseldi bende Seyit Onbaşı gibi kadını yerden yere vursam benim de tansiyonum yükselir." Ozan Bey, Polat Bey'i çimdiklerden peçeteyi iyice burnuma bastırdım. "Kim kimi yerden yere vurdu?" Fırat Bey ile Polat konuştu, "valla abi bende tam olarak nedenini anlamadım, anladıysam da anlatmayacağım kudur! Birden bir yelloz çıktı, Allah onu alana sabır versin! İşte kuduruk kudurukluk yapıyordu birden kadın kadına birbirlerine girdiler biz de arada kaynadık."

"Sus!" Polat Bey sesimle sıçrarken kalkıp banyo kapısına ilerledim, dirseğimle kapı kolunu açtım, ellerimi ve yüzünü yıkadıktan sonra iyice kuruttum, saat sabahın yedisi'ne kadar, 20 saat boyunca aç kalırsan olacağı bu!

Odaya girdiğimde Ozan Bey beni elinde bir bardak su ile karşıladı, başımı 'hayır' anlamında salladım saatlerdir yemek yemediğim için kusabilirdim.
"Oturun." Ozan Bey kolumdan tutup beni oturturken Fırat Bey'in sesini duydum. "Daha iyi misiniz"

"İyiyim, siz de kusra bakmayın." Ozan Bey yeşil gözlerini bana doğru dikti. "Olur mu öyle şey ! Polat sen koş yiyecek bir şeyler alda gel."

"Benim içinse gerçekten gerek yok benim gitmem lazım."

"Nöbetiniz mi bitti yoksa depar atmaya devam mı edeceksiniz?"

"Devam edeceğim Polat Bey!"

"O zaman üzgünüm Teşkilatın en yakışıklı ajanı olarak sizi burada esir tutuyorum."

"Polat Bey size iyi aksiyonlar, muhtemelen şimdiden masada kalmak üzere olan bir hastam gelmiştir-"

"Eceli gelmiş ne yapalım!?" Ayağı kalkmamla tekrardan başım dönerken Ozan Bey beni hafif sinirli bir tavırla geri oturttu. "Aynı Belinay ya!"

"Belinay mı?"

Fırat açıklama yaptı... "Belinay bizim Tim'in liderinin kız kardeşi o da böyle inatçı." Kaşlarım çatıldım Tim?
"Merakımı mazur görün sadece merak ediyorum işiniz tam olarak ne?"

"Yani eğer anlatmak istemesenizde sorun değil-"

"Aramızda kalacak tamam mı ?" Polat Bey abi edasıyla yanıma otururken gülerek başımı salladım. "Tamam Polat Bey-"

"Ya yeter gına geldi şu beyden! Biz hepimiz artık birer arkadaşınız!" Fırat Bey pardon Fırat şakasına bir sinirle bana işaret parmağını sallarken Ozan onun işaret parmağına vurdu ardından sorularıma yanıt vermek için bana döndü. "Aslına bakarsan hepimiz özel eğitimler almış askerleriz, gruplarımız daha doğrusu Timlerimiz dört veya beş kişiden oluşuyor, kulağa az geliyor biliyorum ama her Timin yönettiği onlarca özel harekat askeri var."

"Peki Ozan tam olarak ne yapıyorsunuz?"

"Ülkede it, köpek çok onların inine giriyoruz, sonrası zaten çorap söküğü gibi geliyor."

"Timinizin bir adı var mı?" Polat sanki bunu bekliyormuşcasına cüzdanını açtı ve bir tane rozet çıkardı, bana uzatmasıyla aldım... Gümüşten yuvarlaktı ve baya ağırdı, üstünde L harfi vardı. "Timin adı Lodos..."

Gümüşten KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin