Yara bandı

166 13 10
                                    

Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.

Saat yine gecenin beşi... Hep aynı şeyler; hepimiz toplanıyoruz, Giray hakkında konuşuyoruz, yemek yemeye çalışıyoruz, gülmeye çalışıyoruz en son hepimiz kabuklarımıza çekilerek birbirimizden ayrılıyoruz.

Hep aynı yerde duruyor gibiydim, hâlâ Giray'ın gözetimi altında gibi hissediyordum, her an beni öldürecek gibi diken üstündeydim...

Hayır... Hâlâ ondan kurtulamamıştım.

Ne ondan ne annemden...

Ben hep insanlar beni sevsin istedim, insanların işlerinde onlara yardım etsem belki bir nebze olsun kalplerinde bir yer edinebilecektim ama şuan etrafıma bakıyorum işine gelince yanımda olan insanlar ben arkamı döndüğümde arkamda bıçaklamaya çalışıyorlar bunu başarıyorlar da.
Neden?
İyilik iyi derler ya... Hayır sevgili dostum... Sen bilir misin insanların gözüne sevgi dolu bakarken onların arkandan sırtına hançerler, sözler, hakaretler saplamasının nasıl bir acı olduğunu?

O küçük kız büyüyemiyor... Her şeyi alaya vuran, herkese gülmeye çalışan kız sadece anlaşılmak istiyor... İstiyordu...

O küçücük kız ölmüştü, acımadan öldürmüşlerdi o küçük çocuğu...

Sorunum herkesleydi... Neden herkes benden nefret eder gibi bakıyordu?
Ben kötü biri miydim?

Değildim sanırım... Ya da öyleydim.
Kötü biri olsam bile diyeceğim hiç bir şey yoktu, ya içimdeki sıkıntı ya da Giray beni öldürecekti.
Ölmeliydim ama ölmemeliydim... Ne kadar garip değil mi?

Herşey çok garip ve aynı.

Ablamın yanından kalkarak koltuktaki ceketimi giyindim... Odadan çıkıp salona geçerken camdaki yansımasını gördüm. Barlas yine oradaydı... Balkonun kapısını açmamla sıçrayarak balkon kapısının pervazına doğru bakması bir oldu.
"Yine buradasın?" Omuz silkerek göğe bakmaya devam etti. "Otursana." Yanındaki koltuğa oturdum, aklım yine buradaki konuşmalarımıza gitti. "Gözlerinin altı kıpkırmızı... Ağladın mı?" Ağlamadığım zaman mı vardı?
"Sanırım..." Yutkunarak önüne döndü... "Neden, bugün seni oraya götürmem mi psikolojini etkiledi? Benim yüzümden mi?" Son cümlesini vurgulayarak bitirirken omuz silktim.
"Boşver, boş şeylere ağlıyorum zaten, durduk yere dökülüveriyor işte."

"Olsun ağlamamaya çalış sen!"

"Ağlamak iyidir derler..." Dememle gözlerini devirdi... "Ağladığını görmek istemiyorum... İçimdeki ateşi harlıyorsun..." Güldüm, "merak etme göz pınarlarım kurudu galiba," güldü... Sessizce yüzünü inceledim, sakalları yine uzamış zaten çok belirgin olan çene kaslarını daha öne çıkardığı için baya keskin ve dominant bir imaj veriyordu. "Sakalların çok çirkin!"
Dememle kaşlarını çatması bir oldu, "ne alaka?" göz devirdim, "belli sana daha önce çirkin olduğunu söyleyen bir olmadı-"

"Sen bana değil sakallarıma çirkin dedin! Harbi ne alaka?"
"Hiç..." Barlas sürekli yakınımdaydı bazen ona her baktığımda Giray'ı görüyordum. "Neyse ben seni daha fazla rahatsız etmeyeyim..." Başını salladı, "bence de!" Gülümseyip kalkmamla erkeksi kıkırtısı bir oldu.
"Rahatsı etmiyorsun otur şuraya!" Kolumdan tutup beni oturturken omzuna vurdum. "Hayatımda gördüğüm en saçma diyalogları kuruyoruz!" Benim sitemime güldü.
"Ne yapalım istersin?"

Gümüşten KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin