on yedi aşkın yaşı,biz o zamanlar gizlice sevdalıyık

221 43 31
                                    

Thousand miles-tove lo
Binlerce özür-kafambidunya

  Çocukken üzerlerinde deli hallerle koşmam gereken çayırlar vardı, yapmam gereken ödevlerim vardı, oynamam gereken arkadaşlarım vardı. Ama hiç birini hiç bir köşeye sığdıramadım. Onlara uygun bir raf bulamadımda, ben sana bir taht bahşettim. Kalbimin en ücra köşesindeki, kendinden hallice o tahtı sana bahşettim. Senin kıldığım bir kaç şey arasında minik kalır. Keske sadece o tahta sahip olsaydın da, kalbimi ele gecirmeseydin bile diyemiyorum. Halim yetmiyor.

   Artık eskisine göre ellerim daha fazla titriyor, üç ay bitti ve bende tükeniyorum. Kimse farkedemez çünkü senden başka kimseye göstermem beğendiğin hiç bir noktayı. Karın gibi değilim yani, sana özelim ben. Senin begenebilecegin turdenim. Bende bu tarz biriyim, sevipte kırabileceğin tarzda biri.

   Ve bu sefer ağzıma tek lokma girmiyor, herkesin gözü üstümde, şu tenimi yırtıp atsam keşke, öyle rahatsiz oluyorum. Midemde sürekli bir kasılma, iki de bir titreme geliyor. Bacaklarım üşüdüğü kadar çokta titriyor. Aslında icerisi çok sıcak ama benim parmak uçlarım don kesmiş bir kış gününü hatırlatır gibi. Ya da soğukta kalmış bir serçenin sessiz ölümüne benzer şekilde, kaskatı kesilmiş.

  Bütün sevdiklerim burda, sende buradasın. Gözlerim gözlerine değerse ağlarım, öylece bakıyorum ayaklarıma. Giydiğim iki kat çorap yeterli gelmemiş gibi. Küçükken Seungmin'in anlattığına göre canı sıkıldığı zamanlarda giyebildigi kadar çorabı üst üste giyer, ortalıkta paytak paytak yürürmüş, Chris buna çok güler. Sanırsam üşümemek için evde bulunan, seninde dahil bütün çorapları giymeliyim.

  Çünkü taa beynimin içine kadar bir don hakim vücuduma. Yorgun hissediyorum, ama göz kapaklarım ayakta durmayı beceriyor, kalbimin aksine. Çünkü iki de bir tekliyor ve ben nefes alamayacak kadar kötü oluyorum.

  Üşüyen bedenime iyi gelir diye uzandığım çay bardağını tutamıyorum, üzerime dökülüp, yere düşüyor. Güzelim cam bardağı böylece kırmış oluyorum. Herkesin gözü üstüme düşüyor tekrardan, ortama bir kaç şaşırma nidası bırakıyorlar. Herkes yerdeki bardağa bakıyor, bense yanan bacağıma. Kimse farketmemiş gibi, sesimi çıkaramıyorum. Tek bir ses çıksın dudaklarımdan parçalanırım. Ve sen o parçaları ellerin kesilir toplamazsin diye çıkaramıyorum. Derinden konuşuyorlarda ben hala anlayacak kadar ayık değilim.

  Ne kanıma karışmış bir damla alkol var ne de ciğerlerime dolmuş bir dal ot, kafam aşırı dağınık. Tanrı tarafından bahşedilmiş bir sarhoşluğu yaşıyorum.

  "İyi misin?" Hepsi teker teker soruyor bu soruyu, suratimdan okunur cevabı, ama kimse okumuyor. Tüm sevdiklerim şuan bu masada ölüyor, sen hala Kalbimdeki tahta oturmuş keyfinle gülümsüyorsun. Lanet olsun ki yüzüne renk katan o gülümsemene deli oluyorum. Yanmış ormanımda bir fidan yeşertiyor.

  Kafamı sallıyorum, şu eve geldiğimden beri tek kelime etmedim, kimsede sormadı sebebini çünkü cevabı tam karşımda oturuyor. Ne zaman beraber toplanacak olsak tam karşıma geçiyor, onu görüp daha çok acımam için.

  Kalbimi kırıyor diyemiyorum, kalbimi yakıyor. Çünkü çoktan kırılan kalbimi birilerinin yakıp yeniden inşa etmesi gerekiyor. Öyle söz vermiştik. Senin elin kili iyi tutardı, şeklinide iyi verirdin. O yüzden yaktığın kalbimi içine sevgini üfleye üfleye tekrar inşa et. Beni yeniden canlı kıl.

   Yemek faslı bitiyor, gözlerin benim tabağıma düşüyor sanki, sana bakmadım hayır, ellerin bu tarafa uzanıyor ordan anlıyorum.

   "Hiç bir şey yememişsin." Diyorsun, duymayan kulaklarım şimdi işitiyor.

o tarz bir adamsın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin