son: m.

362 38 127
                                    

Sonu yanlız başlayan herkes için;

Özlemek ne kelime, bütün vücudum ihtiyacınla sızlıyor. Bir insanı kendin yapmak ne zor işmiş, bunu istemekte bencillikmiş. Biz bu meseleyi aşalı iki buçuk yıl oluyor. Aylardan Temmuz, günlerden salı. Artık bu mevsimler bana sadece sıcak, her hangi bir hatıra için yanıp tutuşmuyorum. Ama bazen eksikliğin bir güz rüzgarı gibi hızla vuruyor, ama korkma yıkacak kadar güçlü değil. Neyse işte.

Bahçemde çiçeklerimi sularken ben, onlarla güzelce ilgilenirken. Uzun zamandır hissetmediğim bir koku sardı etrafımı. Otuz iki yaşına gelmiş ben için aciz bir durum tabii, kilitlendim olduğum yere.

"Hyunjin abi!"

Kalbime uzak fakat yankısı büyük bir çukur açılıyor yüreğimin içine. İsminin harflerini kalbime iyice kazıyor bütün kalemler. En son kırmıştım ben onları.

Elimdeki hortum düşüyor, cılız akan su çimenleri boyluyor. Sade hayatıma tek bir sesle büyük bir buhran çöküyor ama kalbim ve beynim anlaşmalı, en az üç sene bu sözden geri dönemeyiz.

"Hyun..."

Zor oluyor arkamı dönüpte suratına bakmak, gülümsemeye çalışmakta ne kadar acı. Uzaktan güzeldin, güzeldiniz. Şimdi yakınım biraz buruk, sanki bahçeme büyük bir gölge çöktü.

"Abbi!"

Yanakları kocaman, gözleri parıl parıl, hayal ürünüm ben tam altında. Tanrı bir hediye veriyor benim olmayana, belki acıtır ama garipsetmiyorda. Benim hissi vücudumu yavaşça sarıyor. Şarkı söylemek için güzel bir vakit. Çocuk bana paytak paytak koşuyor. Dizlerime yapışıyor. Gözlerim gözlerinde, ama parıltıların uzak. Öylece bakıyorum sana şaşkın gözlerimle.

Saçların ne uzun, rengi ne koyu, güneş öpmüş bir tutamını, seni öpmeyi en çok sevdiğim yerden. Sakalların hafif hafif kendini göstermeye başlamış. Gözlüklerinin kemik çerçevesi yok, lacivert olanlar daha güzeldi ama bu da yakışmış. Rüya adama her şey yakışır.

"M...min..."

İsmin dudaklarımda bir türkü, fakat bu topraklar biraz çorak o yüzden neşesi yok. Çok sevdiğin planlarından hiç bir müzik duyulmuyor şimdi. Sadece basit cızırtı. Kalbimden bir yol açılıyor kalbine, ikimizde pür dikkat inceliyoruz birbirimizi hasret kaldığımız şu üç yıl içerisinde. Çocuk kocaman olmuş.

Konuşamıyoruz, halbuki biz ne sohbetler ederdik. Bi bakardık güneş doğardı sonra acelemiz başlardı. Ellerini severdim saatlerce, yumuşacık gelirlerdi. Bakıyorumda şimdi fazlasıyla çatlaklar. Bir de alyansın cam gibi parlıyor, gözlerimi yakıyor.

Sana almak istediğim yüzüklerden daha basit ama olsun, dediğim gibi rüya adama her şey yakışır.

Sana hitap etmek için söz arıyorum, hepsi bir anda tükeniyor. Ne desem diyorum. Yürek yangını? Kalp hırsızı? Sarı ateş? Rüya adam? Yolsuz aşık? Ya da Minho? Hangisi?

Düşünüyorum, gözlerimiz hiç ayrılmıyor ama senin gözlerinde bir kaç yıldız doğuyor, birazda dolmuş sanki. Ağlamanı hiç istemiyorum. Ağlarsan sonumuz gelir, ben sana vedamı en güzelinden ettim. Beni ağlatırsan güneş ölür, çiçeklerim bir daha açmaz. Ben çiçeklerimi çok seviyorum.

"Neden geldin?"

Sesimde hiç bir öfke yok, hatta çıkmıyor bile denebilir. Öylesine kısık, öylesine korkak.

"Görmek istedim...uzun zaman oldu yani...özle-"

Kafamı iki yana sallıyorum, o son kelimeyi ağzından çıkarmana izin vermiyorum.

o tarz bir adamsın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin