değersizin değeri kaç para eder?

238 42 31
                                    

Ve şuan az önceki gibi değilsin, bakışların seni ele veriyor. İçten içe pismansin ve bunun farkındasın. Aşırı korkuysun mesela şuan benden. Bir şey duyurabilirim sana gore. Çünkü sen öyle yapmıştın, beni hiç olmayacak kişilere açmıştın.

  "Daha fazla geç kalırsam şüphelenir."

  Kimden bahsettiğini adımız gibi biliyorduk, ama sen pişman olacağın şeyleri yapmaya devam ediyordun. Sana bir soru sorma hakkım olsa bile soramıyorum bunu. Boğazıma duruyor, acıtıyor canımı. Beni bıraktığın gibi bırak diyemiyorum sana. Ama bu durumda beni mahvediyor açıkçası. Eskisi gibi olamamak beni boğuyor. Fırtına ortasına kalmış bir tekne gibiyim, ıssız her yer ve tek çıkış yolum sensin. En yakınımdaki sensin. Kalbimin ortasında ki sensin. Yorgun bakışlarımın sebebi sensin.

Gözlerimi bir kez daha siliyorum. Hiç bir şey demeden kapıyı açıp iniyorum arabadan, sense bir saniye bile beklemeden basıyorsun gaza. Beni korkutuyor araba sürüş şeklin. Sırf sinirini atmak için hız yapıyorsun. Kimi korkuttugun umrunda değil.

  Büyük kapıyı zorlukla itmeye çalışıyorum. Gücüm o kadar yetmiyor ki bileklerim daha fazla dayanamıyor yere yapısıyorum. Saat yeni yeni gece biri görürken orda oturup ağlamaya başlıyorum. Sonra ardımdaki kapı birden açılıyor. Düşecek olsamda tutunuyorum bir şekilde. Avuç içlerim acıyor.

  "Yavrum? Ne yapıyorsun burada?"

  O rengarenk olan kadın bu. Evinde siyah tek bir şey bulamazsınız. İçi yeterince karanlikmis daha fazlasını istemezmis öyle der.
 
  Kol altlarımdan tutup kaldırdı beni. Bu yaşına rağmen gücü yerinde olması beni bu halimle bile şaşırtıyor. Beni kendi evine götürüyor. Pembe renkli koltuklardan birine uzanmama yardım ediyor. Ellerimin titredigini yeni yeni farkediyorum. Evin sıcak havasını hissettikce üşüdüğümü farkediyorum. Kollaririn arasindayken bile beni ısıtamadığını anlıyorum. Başım yana doğru düşüyor. Kanımda gezinen alkol artık heyecan vermiyor, ağlamam için ikinci bir neden oluyor. Bir damla yanaklarıma doğru yelken açıyor.

"Biliyorum benden istemezsin bunu yapmamı ama- seni ağlatan kimse o silsin istersin gözyaşını."

  Dudaklarım burukça kıvrılıyor, altmislarinın sonuna gelmiş bu kadın göz yaşlarımı siliyor. Çoraplarımı çıkarıyor. Yüzümde ne kadar camurlasmis makyaj kalıntısı varsa siliyor. Bir yandan bir şarkı mirildaniyor. Eskilerden olduğu belli. Acısı olduğu da kesin.

   Saçlarımı tarıyor, eliyle geriye yatırıyor. Alnıma bir öpücük bırakıyor.

  "O da böyle idi. Sen öyle olma."

Bahsettiğinin ölen oğlu olduğunu farkediyorum. İntihar eden oğlu olduğunu.

  Ve alnıma bir öpücük daha konduruyor. Göz yaşlarım peşi sıra iniyor. Kendimi tutamıyorum dudaklarımdan bir hıçkırık kaçıyor.

  "Onu mahvedende aşk idi. Yorma kendini."

  Dilim düğümleniyor, göz yaşlarım artık bir sağanak kadar hızlı. Ellerimi kaldıracak gücum yok fakat parmaklarım onun ellerini arıyor. Saracak biri olmaya çalışıyorum.

  "Seni alt üst etmesine izin veremezsin."

  Simdi rengarenk gördüğümüz o duvarların altında yatan zitf gibi kara rengi görüyorsunuz değil mi? Bizi üzen şeylerin üzerine ne kadar perde çeksekte pek işe yaramıyor. Size onu hatırlatacak en küçük unsur yeter. Bir koku, bir ses, bir melodi, bir resim, bir toz tanesi. Sizi geçmişe götürür ve zaten yaralı olduğunuz yerleri yeniden bıçaklardı. Sizi altüst etmesine izin verirdiniz.

o tarz bir adamsın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin