3. BÖLÜM
Koltukta oturmuş olanları düşünürken Yiğit kendini birden yan tarafa atıp hunharca oturdu.
Yüzüne baktığım da bana gülerek baktı ve ''senin bu kızla aran nasıl?" diye sordu.
Ben ise ensesine bir tokat attıktan sonra ''sayende çok güzel'' dedim, dalga geçerek.
Yiğit ise bana baktı ve ''bu plan gerekliydi. Yani mecburdun. İş için, öyle düşün'' dedi.
Ben ise açık olan televizyona bakarak ''iş için düşünüyorum zaten. O yüzden yazdım.'' dedim.
Salona gelen Eda abla ikimize baktıktan sonra ''Emir bey, istediğiniz bir şey var mı?" diye sordu.
Ben Yiğit'e baktığım da kafasını istemiyorum anlamında salladı.
Sonrasında ayakta duran Eda ablaya dönüp ''yok istediğimiz bir şey yok'' dedim. Eda abla salondan çıkarken bende telefonumu elime alıp Efil'in attığı mesaja baktım.
Efil: Geldiğimde canım isterse haber veririm.
Siz: O zaman adınızı verin de numarayı kaydedeyim.
Siz: Geldiğiniz zaman da lazım olur şimdi.
Diye yazdım. Ama direkt vermeyeceği kesindi. Herhalde inadı babasından geliyor.
Efil: Adımı gerektirecek bir durum da yok aslında.
Efil: Ama söyleyeyim. Adım Efil.
İnkar etmişti ama söylemişti.
Siz: Çok güzel bir adınız varmış. Umarım görüşürüz.
Efil: Biliyorum, teşekkür ederim. Belki görüşürüz.
Egosu da tavan.
Siz: Farkındasınız yani. Güzel.
Efil: Hayır burada da güzel olduğunu söylüyorlar.
Efil: Neyse işlerim var benim, sonra konuşuruz. Belki.
(Arkadaşlar buradaki konuşmalar bir önceki bölümde de vardı. Amacım Emir'in planını anlamanız)
Tam yazacağım sırada çevrimdışı olmasıyla telefonu kapatıp yan tarafa attım. Zaten numarasını kaydettiğim için telefonu atmıştım.
Yiğit'e baktığım da bana sırıtarak bakıyordu. Uzunca bir nefes aldıktan sonra ''ne var Yiğit'' dedim.
Yiğit ise sırıtmaya devam ederek ''kızla konuşunca otuz iki diş gülüyorsun pezevenk'' dedi.
Sinirlenmiştim, böyle bir şey imkansızdı. İma ettiği şeyi anlamıştım çünkü.
Ensesine bir tane vurdum ve ''sensin lan pezevenk, düzgün konuş. Ayrıca o kızın salaklığındandır'' dedim.
Yiğit tam bir şey söyleyeceği sırada içeri giren Mert ile susarak, Mert'e baktı.
Mert ise suratsız bir şekilde ikimize birden bakıyordu.
Mert karşımdaki koltuğa oturdu ve ''ne oldu sizin bu kız'' diye sordu. Ben suskunluğumu korurken Yiğit bir elini omzuma attı ve ''bizim koca oğlanımız, kızla işi pişiriyor'' dedi.
Mert mayışık olan gözlerini açıp bana bakınca ben de Yiğit'in omzumda olan elini ittim ve ''senin tatlı canın kaşınıyor herhalde Yiğit'' dedim.
Yiğit ise güldü ve bir şey söylemedi. Mert oturuşunu düzeltti ve ikimize birden bakarak ''ben şu planı anlamadım, yani sen kızla sevgili olduğun da ne olacak'' diye sordu.
Ben ise ''bilmiyorum, Yiğit'in saçma planı işte'' dedim. Yiğit ise ''dinlemeseydin o zaman puşt, seni düşünüyoruz burda'' dedi.
Mert ise gülerek ''iyi de kız babasıyla konuşmuyor, dediniz. Nasıl bilgi almayı planlıyorsunuz'' diye sordu, mantıklı olarak. Bu sorunun cevabını bende bilmiyorum.
İkimiz birden Yiğit'e baktığımız da oflayarak ''ben mi çok zekiyim, siz mi çok aptalsınız anlamadım ama anlatayım'' dedi ve bir süre sustuktan sonra tekrardan konuştu. "Abi adamın tek varisi bu kız elindeki malları kızına vermek zorunda. Kız simdi inkar etse de bir kaç yıl sonra bunu kendisi de kabullenecek," dedi ve tekrar sustuktan sonra devam etti. "Hatta iddiaya giriyorum bir kaç haftaya kız burada"
Ben ve Mert dinledikten sonra onayladık ve Mert elini Yiğit'e uzatarak "ben varım şart için, gel neyine giriyoruz" dedi. Yiğit ise gülerek "bir haftalık ayak işleri için, ama su getirmek bile var içinde" dedi.
Mert ise kafasını sallayarak onayladı. Ben anlamadım nasıl bu kadar emin olabiliyorlardı.
Mert tekrardan eskisi gibi oturdu ve "oğlum bu kız, her zaman başka biriyle magazinde, sana bakacağını nereden biliyoruz" dedi bana doğru ben ise hemen Yiğit'e baktım.
Yiğit'te oflayarak "oğlum kız güzel ve haliyle basının gözü onda ama kız hiç biri hakkında konuşmuyor. Ayrıca üç yıldır hayatında hiç kimse yok" dedi.
Bende gözlerimi devirerek "bakıyorum çok iyi araştırmışsın, kızı" dedim. Yiğit gülerken, Mert'te benim tepkilerime bakıyordu.
Mert aklına gelen her soruyu sorduğu gibi bir soru daha sordu. "İyide bu kızın maddi durumu çok iyi neden şirketleri almak istesin ki"
Yiğit ise "babası onu mecbur bırakırsa almak zorunda. Adamın tek çocuğu bu, o da şuan annesinin yanında. Babası hastalanırsa annesi bunun üzerine düşecek ve şirketleri almasını söyleyecek" dedi.
Mert ilgiyle dinlerken benim canım sıkılmıştı. İkisine birden bakarak "yeter artık kapatın bu konuyu, bir yere varamazsak Yiğit yıllarca gözüme gözükmesin" dedim ve ayağa kalkarak çalışma odama gittim.
Yiğit'in yaptığı plan bana çok boş gelse de kabul etmek zorundaydım. Çünkü eğer kızın babasının yani Uygar'ın malları elime geçerse, en üstün kişi olacaktım ve devletten bağımsız olarak istediğimi yapacaktım.
Kendimi koltuğa atıp uzandım. Ve düşünmeye başladım. Kendim kabul etmesem de kız çok güzeldi. Ve benimle sevgili olacağı kesin değildi.
Ama kendimi kabul ettirmek zorundaydım. Türkiye'nin büyük iş adamlarından biriyim. Ve aynı zamanda mafyayım. Ama çok az kişi bunu biliyordu. Devlete istediğinden çok daha fazla vergi verdiğim için beni sadece iş adamı olarak görüyorlardı.
Ama benim de haksız yere yaptığım hiç bir iş yok ve olmayacakta. Telefonumun çalması ile masanın üzerine bıraktığım telefonu aldım ve arayana baktıktan sonra cevap verdim.
"Alo, abicim nasılsın?" dedi, Ekin. Ben de "iyim Ekin sen nasılsın?" diye sordum. "İyi abicim ama annem diyor ki akşam oraya geleceğiz, bilgin olsun" dediğinde gülümsedim ve "olur gelin, anneye selam söyle" dedim ve telefonu kapattım.
Belli ki annem yine her zamanki gibi beni darlamak için gelecekti. Neymiş evlenme yaşın gelmiş. İşte senden büyük olduğu için de bir şey diyemiyorsun ama klasik türk annesi.
Telefonu tekrardan masanın üzerine bıraktım ve aşağı indim.
""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""""
Bu bölüm böyleydi.
Oy verip yorum yapmayı unutmayınız.
İlk defa texting yazdığım için hatalarım olabilir lütfen görmezden gelin.
Bu bölüm Emir'in ağzından. Emir'ide dinleyin istedim.
Hikaye gidişatı?
Emir?
Yiğit?
Mert?
silenoss
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NYKS| Yarı texting
ChickLit"-Ben sana inanmıştım'' dediğimde yüzüme bile bakmıyordu. "-Suçlu olduğunu bildiğin için susuyorsun, yalvarırım susma, kalk ayağa bağır, çağır ama susma'' yine sessiz kalmaya devam etti. Ben deli gibi ağlarken, o sessizce beni dinliyordu. "-Ne ya...