23. BÖLÜM
Alessa ile şirkete girdiğimde herkesin bakışları bize dönmüştü.
Alessa'ya bakıp "gittiğimde benimle geliyorsun demi" dediğimde, gülümseyerek bana baktı ve "evet, seninle geleceğim" dedi, yarım yamalak türkçe ile.
Onunla türkçe konuşmayı çok seviyordum. Bozuk olan türkçesi ile konuşurken ki hali çok hoşuma gidiyordu.
Odamın kapısının önüne geldiğimizde Alessa önden kapıyı açıp içeri girdi ve elini bana doğru uzatarak içeri girmemi söyledi.
Ben koltuğuma geçip oturduğumda Alessa'da tam karşıma geçip oturdu.
Alessa'ya baktım ve "İtalya'da ki markam büyürse Türkiye'de de ikinci bir marka açacağım" dedim.
Alessa ise hem şaşırmış hem de sevinmiş bir ifadeyle bana bakıyordu.
"Sen buradaki markamın başında olacaksın, yani genel müdür olacaksın" dediğimde gözlerinin parladığını fark ettim.
Ellerini havaya kaldırarak alkışladı. Onun sevincine bakarak "Türkiye'de ki markanın genel müdürü de Aden olur" dedim.
Alessa gülerek bana baktı ve "çok sevindim" dedi. Ben sessiz kalınca o da biraz düşündükten sonra bana baktı ve "aslında, iki ay işini bir buçuk aya düşürebiliriz" dedi.
İkimiz de sesli bir şekilde gülerken kapının çalması ile susup kapıya döndük.
Kapı açıldığında içeri Edward'ın (hatırlamayanlar için; Edward Efil'in çalıştığı şirketin sahibi) asistanı Alda içeri girdi.
Alda bana bakıp gülümsedikten sonra "II signor Edward vuole parlarti" (bay Edward sizinle konuşmak istiyor) dedi.
Alda'ya bakıp "dov'e lui adesso" (şuan nerede) diye sordum. Alda ise toplantı odasını göstererek "ti stanno aspettando nella sala riunioni" (toplantı odasında, sizi bekliyor) dedi.
Kafamı sallayarak "tu vai, io verro" (sen git, ben geleceğim) dediğimde kafasını sallayarak beni onayladı ve odadan çıktı.
Alessa'ya baktığımda bana bakarak ayağa kalktı.
Ben de ayağa kalktım ve odamın kapısını açıp toplantı odasına doğru ilerledim.
Alessa'da benim arkamdan geliyordu.
Toplantı odasının kapısını tıklatıp içeri girdiğimde Bay Edward bana bakarak gülümsedi ve oturmam için karşısını gösterdi.
Ben oturduğumda Alessa'da benim yanıma oturdu.
Bay Edward bana bakıp "come stai, Efil?" (nasılsın, Efil) diye sordu. Ben de gülümseyerek "sto bene grazie, come stai?" (iyim, teşekkür ederim, siz nasılsınız?) dedim.
O da gülümseyerek "sto bene, grazie" (iyim, teşekkür ederim) dedi.
Odada olan herkesin susması ile Bay Edward bana bakıp "Efil, sappiamo che creerai il tuo marchio in due mesi" (Efil, markanı iki ay içinde yaratacağını biliyoruz) dedi ve bir süre susup tekrardan devam etti.
"Ecco perche voglio parlarti" (bu yüzden seninle konuşmak istiyorum) dedi, izin almak istercesine.
Ben kafamı sallayıp "certo, per favore parlo" (elbette, lütfen konuşun) dedim.
Gülümseyerek bana baktı ve iki elini masanın üstüne bırakıp "ti aiutero con il tuo marchio in ogni modo, ma anchetu devi aiutare me" (markalaşmanıza her şekilde yardımcı olacağım, ama sizin de bana yardımcı olmanız gerekiyor) dediğinde şaşırmış bir halde ona bakmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NYKS| Yarı texting
ChickLit"-Ben sana inanmıştım'' dediğimde yüzüme bile bakmıyordu. "-Suçlu olduğunu bildiğin için susuyorsun, yalvarırım susma, kalk ayağa bağır, çağır ama susma'' yine sessiz kalmaya devam etti. Ben deli gibi ağlarken, o sessizce beni dinliyordu. "-Ne ya...