"Seungmin, oğluşum." Saçlarımda gezen narin eller ile birlikte annemin şefkatli sesini işittim. Annem saçlarımdaki elini yanağıma yerleştirince gözlerimi hafifçe araladım. "Hm..?"
"Okula gecikeceksin. Kalk artık bebeğim." Annem tekrar şefkat dolu sesi ile konuşunca kollarımı beline sarıp kafamı karnına gömdüm. "Beş dakika daha..."
"Beş dakika falan olmaz küçük bey, kalk gecikeceksin yoksa." Kollarımdan tutup beni geri çekti. Uyku mahmuru gözlerimle ona bakınca gülümsedi. Saçlarımı eliyle geriye taradıktan sonra anlımı öptü. "Kalk bakalım. Kıyafetlerini ütüledim, cüzdanına de nakit bıraktım."
"Teşekkür ederim anne." Yanağını öpüp onu odamdan çıkarken izledim. Gerçekten de böyle bir annem olması bana bir lütuftu. Her şekilde bana yapmaya çalıştığı yardımlar ile ona minnettardım.
Yatağımdan kalkarak gerindim biraz. Yatağımı topladıktan sonra odamdan çıkıp banyoya gittim. Kış ayının ortasında olduğumuz için sadece elimi yüzümü yıkadım. Yavaş yavaş mutfağa adımlayarak yemek masasına oturdum. Annem küçük bir kahvalrı sofrası hazırlamıştı.
Elimi patates kızartmasına uzattığımda hızla elime vurdu. Gözlerimi belerterek ona baktığımda elindeki küçük siyah bez çantayı gözlerimin önüne tuttu. "Önceliği unutmuyorsun Kim Seungmin."
"Of anne! Bir gün de unut!" Hayıflanarak uzattığı çantayı alıp fermuarını açtım. Minik kutunun içinden bir strip, ölçüm çubuğu aldıktan sonra cihaza taktım. İnce uzun olan aparatı alarak arkasında bulunan mekaniğe bastırdım. Ucundaki iğne yardımı ile parmağımı delmiştim.
Parmağıma bastırarak çıkan kanı ölçüm çubuğuna aldırdım. Elimdeki cihaz beş saniye geri saydıktan sonra şekerimi ölçmüştü. "93." Ölçüm çubuğunu çıkartıp kullandıklarımın yanına atarak çantayı kapattım.
"Önce yemeğini ye, iğneni sonra yaparsın oğluşum." Kafa salladım ve hemen kahvaltıya başladım. Açlığımı bastıracak şeylerden ağzıma atarak saate baktım. Şimdi kalkmasaydım eğer geç kalacaktım.
Son bir parça peynir yiyerek ayaklandım. Dolu yanaklarımla anneme bakarken bu halime gülmüştü. "Boğulacaksın, yavaş ye." Zar zor yuttuklarımın üstüne bir bardak su içip annemin anlını öptüm. "Merak etme anne, ne olursa olsun sağlamım."
"Seni kerata!" Yağlı dudaklarımla anlınk öptüğüm için enseme vuracağı sırada gülerek banyoya kaçtım. Arkamdan çemkirmesine gülerken elimi ağzımı yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Kısa bir bakım yaptıktan sonra odama gidip okul formalarımı giyindim. Okul ceketi yerine önce gömleğimin üstüne koyu renk bir süveter giydim.
Bağışıklık sistemim çok fazla düşük olduğundan kalınca giyinmem gerekiyordu. Dışarıdaki beyaz örtü bana bunu tekrar hatırlatmıştı.
Akşamdan hazır olan çantama eksik şeyleri de ekleyerek aynaya baktım. Dudaklarım kurumaya yüz tutmuştu. Bu yüzden her zaman kullandığım şeftali aromalı nemlendiriciyi sürdüm. Gözlerime de belli bile olmayan dumanlı makyajımı yaparak saçlarımı düzelttim.
Çantamı sırtıma taktığım sırada annem odama girdi. Elindeki kalem iğneyi görünce ofladım. Okul gömleğimin kolunu sıvadım ve sağ koluma iğneyi yapmasını bekledim. Kısa sürede işimiz biterken iğneyi çantasına koyarak ve cebindeki şeker ölçüm cihazını alıp bana uzattı. Sırtımdaki okul çantasına siyah renkli çantaları attım ve gülümsedim.
"Okulda dikkatli ol. Şekerlerini düzenli ölç ve mutlaka defterine yaz. Bir buçuk ay sonra kontrolün var. Unutma tamam mı oğluşum." Kafa salladım ve anneme sarıldım sıkıca. "Unutmam anne. Zaten Bay Choi benimle gereğince ilgileniyor. Aklın kalmasın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Prince || Chanmin
Fanfiction"Neden buna sahibim?" Sorduğum soru ile gözleri bana döndü. Bakışlarında ne alay vardı ne de nefret. Sadece... Şefkat? "Şeker gibisin Seungmin. Bu yüzden Tanrı'nın sana olan hediyesi bu." ☆ Chanmin🫀