Gülümseyerek Chan'ı gönderdim ve eve girdim. Akşama kadar yanımda durum moralimi düzeltmişti, ona borçluydum. Felix'in dedikleri çok can sıkıcı olduğu için telefonumu kapattırmıştı. Eve girdiğimde ise açacaktım.
Kapı şifresini girip içeriye adımladım. Arkamdan kapıyı kapatıp çantamı ve üstümdeki ceketi askılığa astım. Salona girerek kendimi koltuğa attım. Yorulmuştum, Chan beni oradan oraya yürütmüştü çünkü. Yine de kafamı dağıtmama yardımcı olmuştu.
Telefonumu elime alarak açtım. Kendine gelmesini bekliyordum ki birden düşen bildirimlerden dolayı telefon dondu. Sabırla beklerken Felix'in mesajları gözüme çarpmıştı. Sıkıntıyla iç çekip, telefon kendine geldiği için mesaja tıkladım.
[felix-seungmin]
felix
seung
ben çok özür dilerim
aptallık yaptım
sadece duyduklarıma inandım
oradan geçen bir çocuk da sarılıp öpüştüğünüzü
söyledi
ona kandım
özür dilerim
tanrım ne kadar aptalım
cidden kendi elimle berabet ettim her şeyi
hyunjine de ulaşamıyorum
senin de telefonun kapalı
of gerçekten
çok pişmanım
en azından seni saymalıydım
özür dilerim
bunca zamanın hatrını saymadım
aptallık ettim
affedebilecek misin beni
tanrım
seungmin affet beni
özür dilerim
gönderildi 14.05görüldü 21.57
---
Görüldü attığım mesajlara göz devirdim. Uzun süre onu affetmeyecektim. Evet, her şeyi kendi elleriyle berbat etmişti. Ve bunu düzeltecekti, en azından bunu bekleyecektim. Yapar mı yapmaz mı bilemem.
Diğer bildirimlerle de ilgilendikten sonra telefonu bırakıp televizyon açtım. Üzerimi daha değiştirmemiştim, üşeniyordum. Bu yüzden yerimden kalkmayarak televizyona odaklandım.
Açılan kapı ile annemin sesini duydum. "Seungmin?"
"Efendim anne?" Yanıma grldi sesimi duyunca. Bana doğru eğilip sarıldıktan sonra yanıma oturdu. "Hâlâ üzerini değiştirmemişsin?"
"Okulu astım bugün. Arkadaşımla kafa dağıttık."
"Bir sorun mu oldu bebeğim?" Kafa salladım oflarken. Elini saçıma daldırıp okşadı. "Anlatabilirsin oğluşum bana. Şekerlerin iyi değil mi?"
"Biraz yüksek seyrediyor. O da stres ve üzüntüden." Durdum. Soluklandıktan sonra bakışlarımı ellerime çevirdim. En baştan anlatmalıydım. "Anne."
"Efendim oğluşum?"
"Benim bir abim vardı ya hani? Herifin sürekli anlattığı." Kafa salladı onaylayarak. "Bugün, onunla konuştuk."
"Cidden mi? Peki kimmiş bu?"
"Hyunjin." Annem Hyunjin'i tanıyordu. Bu yüzden saçlarımla oynayan eli duraksadı. "Ne?"
"O da bı durumu yeni öğrenmiş. Herifin davranışları ile herçek yüzünü gördüğünü söyledi. Karısı ile de boşanıyorlarmış. Ve o kadın da kafa dinlemek için kardeşinin yanına gidecekmiş. Hyunjin... Yani abim. Bu şehirde tanıdığı yokmuş. Ben de onu eve davet ettim."
Duraksayan elini hareket ettirirken sustu. Düşünüyordu. Arada sessizce geçen bir kaç dakikadan sonra kafa salladı. "Gelsin oğluşum. Hem ben de kaynaşırım. Ama seni üzen şey bu mu ki?"
"Hayır, beni üzen Felix." Kaşlarını kaldırdı. "Neden?"
"Abim ile çatıda oturup konuşurken bizi yanlış anlamış. Hyunjin'in onu, benimle aldattığını ima etti. Bu yüzden işte. Bir süre affetmeyeceğim onu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Prince || Chanmin
Fanfiction"Neden buna sahibim?" Sorduğum soru ile gözleri bana döndü. Bakışlarında ne alay vardı ne de nefret. Sadece... Şefkat? "Şeker gibisin Seungmin. Bu yüzden Tanrı'nın sana olan hediyesi bu." ☆ Chanmin🫀