eighteen

38 6 0
                                    

Bir haftanın sonunda dönme vaktim gelmişti artık. Kontrol alaından sonunda çıkabilmiş ve valizimi alarak yürümeye başlamıştım. Beni karşılamaya abim gelecek diye biliyordum.

Kapıda durup etrafa bakındım. Tanıdık bir yüz görmüştüm ancak bu abim değildi. Ona döndüğüm zaman, zatenbana baktığı için, göz göze gelmiştik. Siyah kumaş pantolonu, beyaz tişörtü ve elindeki güller ile bana bakıyordu.

O kadar yakışıklıydı ki...

Kendime gelerek gözlerimi kaçırdım. Neden buradaydı ki? Ve neden tam şuan bana doğru geliyordu..?

"Bebeğim." Bana bakarak söylediğine göre... Sanırım bana sesleniyordu. "Hm?"

Gülleri bana uzattı. "Hoşgeldin. Özledim seni."

Uzattığı güllere baktım. Vücuduma bir şaşkınlık dalgası vururken ne tepki vereceğimi bilmiyordum. O da bunu fark etmiş olmalıydı.

"Seungmin... Ben özür dilerim. Seni bu denli kırmayı, üzmeyi ben de istemiyordum..."

"Chan..." Konuşamadım. Sesim titremişti, gözlerim ise yavaştan dolarken konuşamadım. "Hayır... Hayır, ağlama."

Tek elini yanağıma yerleştirip üzgün sesiyle konuştu. Nefesimi tutup sakinleşmeye çalıştım. "Bebeğim, lütfen ağlama. Telafi edeceğim her şeyi."

Elimi yumruk yaparak göğsüne vurdum. "Bu zamana kadar neredeydin..? Bu hâle gelmemizi neden bekledin..?"

"Özür dilerim..."

Bir kaç kez göğsüne yumruk attım. Ona sinirliydim ancak hâlâ çok seviyordum...

Chan en sonunda beni ensemden tutup kafamı omzuna koydu. Çiçek olan elini ise, çiçeği yere bırakarak belimden geçirdi. Sıkıca sarılıyordu.

"Bundan sonra seni prensim yapacağım bebeğim. Üzüntü olmayacak ve sadece bana ait olacaksın." Kısık sesi ile ağlamam hafiflemişti ama onu kolayca affetmeyecektim.

Bir süre orada dikilmiştik. En sonunda ondan ayrıldım ve gözlerimi sildim.

"Eve gitmek istiyorum." Kısık sesle konuşup yürümeye başladım. Chan da valizimi alıp arkamdan takip etti beni. "Olmaz, bugüne özel planlarım var."

"Eve bırak beni Chan."

"Olmaz dedim Seungmin." Arabaya ulaştığımızda valizi bagaja koydu. Kaşlarımı çatıp inatlaştım. "Eve gideceğim dedim."

Chan karşıma gelerek birden dibime girince heyecanlanarak sırtımı arabaya yasladım. "Ben de benimle kalacaksın diyorum bebeğim." Kolu yavaşça belime dolandı. Gözleri ile bir süre gözlerime bakıp dudaklarını anlıma bastırdı.

Belimdeki koluyla beni kendine çekip arabanın kapısını açtı. Dilimi yutmuştum sanki, konuşamadan koltuğa oturdum. Her bir hareketi etkiliyordu beni...

Sürücü koltuğuna geçip oturdu Chan da. Arabanın motorunu çalıştırıp yola koyulmuştu. Nereye gidiyorduk bilmiyordum. "Nereye götürüyorsun beni?"

"Gizli bilgi." Bana göz kırpıp tekrar yola döndü. Kesinlikle evet, çok fazla değişiklik vardı.

Sessizce yolu izlerken, ıssız bir dağ yoluna girmiştik. Oflayıp etrafı izlemeye devam ettim. Uçakta yeteri kadar uyuyamamıştım, bu yüzden uykum gelmişti.

"Aç mısın?" Chan'ın sesi ile ona döndüm uykulu gözler ile. Evet, açtım. Kahvaltı yapmam gerekiyordu. "Açım."

"Yol üzerinde güzel bir yer var, kahvaltılıkları çok güzel. Uğrarız." Kafa salladım ve tekrar dışarıyı izlemeye başladım. Yolculuk uykumu getirirdi hep. Gözlerim kendi kendine kapanırken istemsizce uykuya daldım.

Little Prince || ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin