Sabah uyanır uyanmaz ilk aktivitem telefona sarılmak olmuştu. Her şeyin üstünden tamı tamına üç ay geçmişti. Bu üç ayda annemi tatile de gönderebilmiştim ve daha dinç görünüyordu artık.
Ayrı olarak Chan ile mükemmel bir ilişkimiz vardı. Bazı konularda anlaşamayıp tartışsak da suçlu suçsuz fark etmeden birbirimizden özür diliyor ve sarılıyorduk. O benim bende onun sözünden çıkmıyordum. Sadık ve mutluyduk...
Ama tek sıkıntı, Chan'ın beni izin alarak öpmesiydi. Ya da ben istediğim sürece elimi tutmasıydı. Bu konuyu yakın bir zamanda onunla konuşacaktım.
[chan-seung]
odunum
günaydın bebeğim
(08.14)günaydın sevgilim
(11.32)
sen çok erken uyanıyorsun ama
yorgun oluyorsundurodunum
hayır yavrum
bünyem alışık endişelenme sen
kahvaltı yaptın mı bakalım?yok
yeni uyandım dahaodunum
iyi iyi
seni alsam, dışarıda yesek
olur mu?ha
OLUR
ama hazırlanmam gerekodunum
şapşal
beklerim ben senihehe
kalkıp hazırlanayım mâdemodunum
acele etme güzelim
haber edersin bana
seviyorum seniben de seviyorum seni
odunum----
Gülümseyerek yataktan kalktım ve biraz gerindim. İlk iş olarak soğuk bir duşa girdim ve biraz bakım yaptım. Altıma açık mavi bir kot ile üstüme düz beyaz bir tişört geçirdim. Saçlarımı kurutup şekil verdim ve şeftali aromalı lipbalm sürdüm. Aynada kendime bakıp mavi bir kolej çeketi çıkarttım ve yatağa oturdum.
Telefonu elime alarak Chan'a mesaj attım ve odamdan çıkarak salondaki annemin yanına gittim yavaşça. Beni gördüğü gibi gülümsedi. "Yine bir buluşmaya hazırlanılmış?"
"Evet... Chan kahvaltıya çıkalım dedi, reddetmedim." Annem gülümseyerek bana baktı bir süre. "Chan sana çok iyi geliyor oğluşum. Üç aydır çok mutlu ve iyisin. Bu beni sevindiriyor."
Gülümsedim ve kafa salladım biraz. "Çok güzel seviyor anne... gerçekten, çok güzel..." Mırıldandım ve iç çektim. Annem gülümsemeye devam ederek televizyon izlemeye döndü. Çok geçmeden tanıdık korna sesi ile ayağa kalktım.
"Çok geç olmadan gelirim anne, görüşrüz!"
"Dikkat edin! İyi eğlenceler!" Beyaz ayakkabılarımı da giyerek apartmandan çıktım. Chan'ın arabasına binerek yanağına bir öpücük bıraktım. "Günaydın!"
"Günaydın bebeğim." Gülümseyerek bana baktı ve gözlerini önüne çevirip arabasını çalıştırdı. "Ne yemek istersin?"
"Amerikan tarzı bir şeyler... Şu an her şeyi yiyebilirim, açım." Kıkırdadı ve direksiyonu sağa kırarak caddeye çıktı. "Bildiğim bir yer var. Orası güzel gerçekten." Kafa salladım ve sessizce yolu izledim.
Bir mekânın önünde durunca gülümseyerek arabadan indim. Chan da yanıma gelerek kollarını belime doladı ve mekânın kapısına ilerledi. Beraber içeriye girip güzel manzaralı bir tarafa karşışıklı oturduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Prince || Chanmin
Fanfiction"Neden buna sahibim?" Sorduğum soru ile gözleri bana döndü. Bakışlarında ne alay vardı ne de nefret. Sadece... Şefkat? "Şeker gibisin Seungmin. Bu yüzden Tanrı'nın sana olan hediyesi bu." ☆ Chanmin🫀