"Beyefendi. Beyefendi, uyanın." Kolumun dürtülmesi ile uyandım. Uyku sersemi beni dürten kadına baktım. "Beyefendi, uçağınız iniş yaptı. İnmelisiniz."
"Tamam... Tamam, teşekkürler." Hızlıca yerimde gerindim ve ayağa kalktım. Saçlarımı karıştırarak eksik eşyam var mı diye baktım. Tüm eşyalarımı toplayarak uçaktan indim ben de. Valizimi falan beklerken bir kaç saatimi de havaalanında geçirmiştim.
Havaalanından çıkarak etrafıma bakındım. Teyzemle göz göze geldiğimiz sırada kuzenim Maria bana koşmaya başladı. "Seungmin abi!"
"Maria'm!" Kucağıma gelen küçük kıza sarılarak gülümsedim. "Hoşgeldin oğlum."
"Hoşbuldum teyze." Bana gülümseyen ve annemin kopyası olan kadına bakarak gülümsedim. Bir süre buralarda takılıp kafa dağıtacaktım, umarım ki yapabilirdim...
"Gel, en sevdiğin kruvasanlardan yaptım." Bu duyduğum ile sevinmiştim işte. "Tanrım! Özlemiştim, teşekkür ederim teyze."
"Ne demek oğlum. Enişten bekliyor gel gidelim." Kafa salladım ve Maria'yı kucağımdan indirdim. Benden benden altı yaş küçük kuzenimdi ancak birbirimizi çok severdik. Nadir görüşsek de buluştuğumuz zaman her gün beraber gibi olurduk.
Benden küçük olmasına rağmen çok akıllı ve olgundu. Bu huyunu seviyordum.
"Eeee, seni hangi rüzgar attı buraya?" Enişteme bakıp tebessüm ettim. "Hiç, öyle." Bu dediğimin üstüne teyzem kulaklığını takan Maria'ya ardından da bana baktı. "Seungmin, çok zayıflamışsın. Yüzün çökmüş, senibu hâlr getiren kız kim?"
Beni tek bakışta anlayan, en azından deneyen, teyzemeufak bir tebessümle karşılık verdim. "Kız değil teyze. O bir erkek."
"Ne? Ne yaptı sana da bahsederken gözlerin böyle parlıyor?"
"Sonra konuşsak. Lütfen..." İstemsizce titreyen sesimle derin bir iç çektim. "Tamam oğlum. Şimdi eve gidelim biraz soluklan kendine gel. İlla ki konuşacağız ne de olsa." Kafa sallayarak gözlerimi dışarıya çevirdim. Özlemiştim buraları.
Eve vardığımızda eniştem bizi bırakıp işe gitmişti. Bende valizimi bana ayarladıkları odaya götürerek etrafa baktım. Sadeve boş bir odaydı, büyük bir şey de istemiyordum zaten. Bu bana yeterli olurdu.
"Seungmin abi! Gel sana yeni aldığım dolabımı göstereyim." Maria beni kolumdan çekince zorla güldüm. "Geliyorum velet, göster bakalım."
"Yah! Benim nerem velet?" Kendimi zorlayarak güldüm tekrardan. "Çok konuşma da odana götür beni prenses." Dağılan konu ile kıkırdayarak bemi odasına çekti. Tam ona göre olan, mor ve beyaz ağırlıklı dolabı görünce inceledim biraz.
Anlattıklarını dinlerken onunla beraber abartı tepkiler vermeye çalıştım. Zor olmuştu ama eğlenceli bir zamandı benim için. Ondan sonra da zaten teyzem çağırmıştı yemeğe. Maria ile sandalyelere yerleşirken bir kaç kruvasanı tabağıma aldım hızla.
Bir bardak süt ile kruvasanları yerken teyzem sessizliği bozdu. "Dayanamıyorum. Kim bu çocuk yavrum? Ne yapmış sana?" Ona bakarak derin bir iç çektim. Sonlokmamı da yutarak ona döndüm tamamen.
"Bu çocuk... Çok iyi kalpli. Çok yakışıklı ve düşünceli. Ancak biraz kör, ya da salağa yatmayı seviyor." dedim kısaca. Teyzem kaşlarını çatmıştı. Bu yüzden tekrar söze atıldım. "Bana çok yakın davranıyordu. Ona bağlandım, sevdim. Çok saf bir duyguydu bu. Gerçekten sevdiğimi çok hissettim."
"Ama o... Sürekli arkadaş olduğumuzu söyledi. Bana yakındı, flört ediyordu ama arkadaşız diyordu. En sonunda da dayanamadım. Ona olan kırgınlığım gittikçe büyüdü. Sağlığımı bile oynattı. Ben de kaçtım. Daha fazla yüzünü görürsem, ona patlardım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Prince || Chanmin
Fanfic"Neden buna sahibim?" Sorduğum soru ile gözleri bana döndü. Bakışlarında ne alay vardı ne de nefret. Sadece... Şefkat? "Şeker gibisin Seungmin. Bu yüzden Tanrı'nın sana olan hediyesi bu." ☆ Chanmin🫀