nine

59 10 2
                                    

Avcumda hissettiğim sıcaklığa, elimle baskı uyguladım. Her tarafım ağrıyordu. En son ne olmuştu? Hatırlayamıyordum. Başım çatlıyordu.

Kafamı hafifçe elimi tutan kişiye çevirdim. Gözlerimi açamadığım için kim olduğunu bilmesem de aklıma gelen ilk kişinin ismini söyledim. "Chan..." Fısıltı ve kekeleyerek çıkan sesime karşı bir hareketlenme oldu. "Oğlum? Uyandın? Tanrım, doktor!"

Elimi bıraktığı gibi, büyük ihtimalle kapıya koşan annem ile gözlerimi açmaya zorladım. Beyaz ışıklandırmalar anında gözlerimi alırken odaya giren kişilerin sesini duydum. Kafamı bu sefer kapı tarafına çevirdim acele etmeden. "Kim Seungmin. Uyanmışsın."

Bir şey diyemeden soluklandım. Neredeydim ben? Hastane mi? Annem doktor diye bağırdığına göre kesinlikle hastanedeydim. Ama nedendi ki? En son hatırladığım... Okuldan dönüyordum. Yürümeyi tercih etmiştim ve... Ve beni köşeye sıkıştırıp pataklamışlardı.

Evet ya! Dövülmüştüm. Hem de Chan takıntılısı Euncha tarafından.

Aklıma düşen konuşmalar ile gözlerimin dolduğunu hissettim. "Oğluşum, ne oldu? Neden ağlıyorsun?"

"Acıyor..." Kısık sesle konuşarak ortaya bir yalan attım. Bu konuyu, eve gidince Felix ile konuşmam gerekiyordu. Ama yine de attığım yalan, pek de yalan sayılmazdı. Acı çekiyordum burada!

"Endişe etmeyin Bay Kim. Ağrı kesici verip sizi taburcu edeceğiz." Cümlesini bitirmeden gelen hemşire, takılı olan seruma ağrı kesici enjekte ederek çıktığında kafa sallayabildim sadece.

"Aynı zamanda eve gittiğin zaman bolca dinlenmen gerekiyor. Yaraların normalden geç iyileştiği için krem de yazacağım. Günlük pansuman yapılsa güzel olur, ama günlük yapamazsan iki güne bir mutlaka yapmalısın. Geçmiş olsun tekrardan, bir saate taburcu işlemlerini başlatabiliriz. İyi günler."

Doktor ve hemşire odadan çıkınca annem hemen yatağıma oturup yüzümü elleri arasına aldı. Dolu gözleri beni de duygulandırırken tebessüm ettim hafif biçimde. "Beni çok endişelendirdin Seung'um..."

"Özür dilerim anne. Savunamadım kendimi."

"Özür dileme bebeğim, sana bunu yapanlara diz çöktürteceğim." Beni kendisine çekip sarılınca tek elimle karşılık verdim. Bir süre öylece sarıldıktan sonra kahvaltı etmiş, taburcu olma vaktim gelesiye kadar dinlenmiştik.

Telefonumu alıp vakit öldürürken annemden bir çok arama geldiğini görmüştüm. Aynı zamanda Chan'dan. Chan beş defa falan aramıştı, Felix de en az bir o kadar daha aramıştı. Hyunjin hyungun sadece mesaj attığını görmüştüm. Gerçekten... Hayalimdeki arkadaş grubuna sahiptim.

Taburcu olduğumda taksiyle eve gelmiştik. Annem parayı ödeyip bana yardım ederek apartmana girdik. İkimizden de ses çıkmıyordu. Eve giresiye kadar annem kolumun altından çıkmamıştı. Odama girdiğimizde hemen yatağa uzandım. Yatak başlığına sırtımı yaslayıp iç çektim.

Yorgun hissediyordum. Biraz uzanıp dinlensem hiç de fena olmazdı. Zaten okula da gidemeyecektim. Tatil yapıp çıkışta gelecek olan arkadaşlarımı beklesem mükemmel olurdu.

Ancak Tanrı beni pek sevmiyordu. Sanırım...

Çalan kapı bir süre sonra annem tarafından açılırken, duyduğum sesle olduğum yerde dikleştim. Cidden... Tam sırasıydı!

"Neden geldin?" Annemin sinirli sesi odamın kapısının önündeyken, kapıyı açıp girmişti. Arkasında da... O.

"Gelemez miyim? Sana soracak değilim herhalde!"

"Bana soracaksın! Burası benim evim!"

"Benim paramla aldın seni kaltak!" Babamın bağırışı ve annemin ona kitaplarımdan birini fırlatması ile göz devirdim. Bağırışlar gittikçe geçmiş konularını açarken kavga anıyla salona geçmişlerdi. Derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Okul kıyafetleri yerine yaralarımı acıtmayan bir şeyler giydim. Çantamı dâhi almadan odamdan çıktım.

Little Prince || ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin