twenty one

37 5 6
                                    

"Yah! Chan uyansana!" Uyanması için Chan'ı sarsıyordum. Bir tık bile ses çıkmazken ofladım. Bu sırada ise hazırlıksız yakalanırken beni hızla yatağa çekip altına aldı. Terli yüzüne bakarken derin sıcak nefeskeri yüzüme vuruyordu. "Chan?"

"Tek kelime daha etme Seungmin." Ani emri ile kaşlarımı çattım. Ama onu dinlememiştim. "Ne oldu? Ter içinde kalmışsın."

Chan yüzüme baktı karanlık gözler ile. Bir şey demeden de kalkıp odadaki banyoya yürüdü hızla. Ne olduğunu anlamayarak arkasından baksam da dudak büzerek yataktan kalktım.

Chan'ın da eşyalarını hazırlamaya başlayıp üstümü giyindim. Chan da ıslak saçları ve belindeki havlu ile banyodan çıkınca gözlerimi kaçırdım. Yatağa oturmuş beklerken Chan da giyinmiş ve yanıma oturmuştu.

Gözlerim onun irislerini buldu. "Sabah sabah? Ne oldu birden?"

"Sadece... Rüya gördüm de. Onun etkisiydi güzelim, boşver." Elimi tutup gülümsedi. Omuz silktim ve yanağını öperek ayağa kalktım. "Hadi o hâlde, geç kalacağız."

Kafasını salladıktan sonra valizlerimizi alarak çıktı odadan. Arkasından ben de çıkarak salona indik. Daha gece yarısı olduğu için ışıkları açtım. Didişerek gelen Hyun ve Lix'e baktım.

"Ama yavrum onlar da çok açık kıyafetler. İnsanlar sana bakacak."

"Ya Hyunjin! Tatilde bari rahat olayım!"

"Normalde çok mu sıkıyorum yani?" Felix göz devirdi. "Geçen yanımdan geçen biri kombinimi süzdüğü için dövecektin. Güzel olduğumu söylediklerinde beni yaka paça aldın götürdün. Şort giydiğim için tüm buluşmayı zehir ettin. Daha sayayım mı?"

Hyunjin susup somurttu. Felix ise yürümeye devam ederken konuştu. "Ben de öyle düşünmüştüm." Felix bizi gördüğünde yanıma gelip sarıldı. Ben de ona sarılırken gülümsedim.

"Dörtlü date olarak yurt dışını seçmek çok mükemmel oldu." Dediğine kıkırdadım. "Kesinlikle."

Fazla oyalanmadan dünden hazırladığımız sandviçleri ve meyve sularını da alarak çıktık evden. Chan ve Hyun valizleri yerleştirirken ön koltuğa oturdum. Arkaya oturan Felix'e döndüm hızla. "Sabah çok garip bir şey oldu."

"Ne oldu?"

"Chan... Uyandığında çok garipti. Terlemiş ve nefes nefeseydi. Rüya dedi ama... Kâbus görmüş olsaydı beni yatağa çekip üstüme çıkmazdı..." Düşünceli sesim ile konuşurken Felix bir anda güldü. Didişip duran Chan ve Hyunjin'e baktıktan sonra kulağıma eğildi.

"Yarım akıllı arkadaşım benim. Kâbus değil, seni görmüş. Hem de üst düzey bir şekilde." Kaşlarımı çattım. "Nasıl?"

"Salak! Rüyasında sizi ilişkide görmüş işte." Dediği ile aniden gözlerimi açtım. Şaşkınlık gözlerimden belli olurken bir şey diyemeden sürücü koltuğunun ve arka koktuğun kapısı aynı anda açıldı. "Hadi gidelim, uçağımıza iki saat kalmış."

Boş yollarda hızlı bir şekilde havaalanına vardığımızda arabayı kapıya en yakın yere park ettik. Valizleri alarak içeriye girdik ve gerekli kontrollerden geçerek anonsu beklerken sandviçler ile kahvaltı yaptık. İğnelerimi yapıp eşyaları toplayarak kafamı Chan'ın boynuna gömdüm.

Elini saçıma daldırırken aklıma Felix'in dedikleri geldi. Kafamı hafifçe kaldırıp fısıldadım. "Rüyanda ne gördün? Sabah... Çok terliydin. Kötü bir şey miydi?"

"H-hayır, kötü bir şey yok." Gözlerini kaçırıp konuşunca ben de ofladım. Sanırım Felix haklıydı... Ama bunun hakkında konuşmayacaktım. Konusunu açmaya bile hazır değildim.

Little Prince || ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin