"Evet annecim, iyiyiz burada. Endişe etme sen."
"İyi oğluşum iyi. Selam söyle çocuklara da. Haber edersin."
"Ederim annem benim, dikkatet kendine hadi." Telefonu kapartıktan sonra duştan sadece şortuyla çıkan Chan'a baktım. Yatağa kendini atarak gözlerini kapattı. "O Hyunjin elimde kalacaktı. İzin verseydin pataklayacaktım."
"Niye ama sevgilim ya? Eğleniyor kendince işte."
"Durduk yere kafamdan kola boşaltıp bir de havuza attıktan sonra benim azar yemem onun için eğlenceyse, eğlenmesin." Sinirli ses tonunu duyunca oflayıp yanına uzandım ve ona sarıldım. "Haklısın biliyorum, bir daha yapmayacak zaten endişe etme."
Kafa salladı sadece ve tek kolunu belime doladı. Daha saat öğlene geliyordu ve ben acıkmaya başlamıştım. "Yemek yemeye inelim mi?"
"Olabilir güzelim. Giyinelim de gidelim o hâlde." Alnımı öptükten sonra ayaklandı. Kısa şortumu değiştirme gereği duymadan üzerime beyaz bir tişört geçirdim. Chan giyinirken onun parfümünü alıp iki fıs sıktım boynuma. Sert bir kokusu vardı, benlik değildi ama onun kokusu olduğu için her gün kullanabilirdim.
Chan yanıma gelip kolunu tekrar belime atınca gülümsedim. "Yakalandım."
"Ağır koku sevmezsin sen?"
"Sevmem."
"Parfümüm ağır?"
"Sen kokmak istiyorum belki de?"
Bu cevabımla güldü ve dudağımın kenarını öpüp beni kapıya ilerletti. Beraber yemekhaneye inip öğle yemeği için tabaklarımızı doldurduk. Boş bir masa bulup oturarak yemeği yemeye başladık.
"Bu akşam ne yapacağız. Hyunjin ile mümkünse karlılaşmak istemiyorum." Omuz silktim. "Bilmiyorum ki. Ne yapabiliriz?"
"Biraz eğlensek mi? Bara gidebiliriz." Kafa salladım. Uzun süredir içmemiştim zaten. Ağzımdaki lokmayı yutup sırıttım. "Sarhoş olsam bile içmeme engel olmayacaksın ama aşkım. Tamam mı?"
Kaşlarını çattı. "Nedenmiş o? Alkol sana ve şekerine zararlı?"
"Ona bakılırsa sana da zararlı?" İç çekti. "Peki güzelim, ama izin verdim diye fazla abartma sen de." Şirince gülümseyip kafa salladım. Yemeğimize devam edip bitirdikten sonra ayağa kalktık. Önce odaya gidip benim iğnemi yapmış, ardından ise dışarı çıkmış oteldeki ağaçlık alanda yürümeye başladık.
Chan ağaca yaslanınca ben de onun göğsüne yaslandım. Bacaklarını açtığında arasına yerleştim hemen ve kafamı onun omzuna yerleştirdim. Saçlarımı, şakağımı ve yanağımı öptü bir süre sadece. Bu hissi çok sevdiğimi biliyordu.
"Sence... Bu yıl ne yapmam gerek? Son sınıf oldum ve bir meslek bile seçmedim." Sıkıntıyla konuştuğumda Chan saçlarımı okşadı hafifçe. "Bebeğim düşünme şimdi bunları. Okul açıldığında konuşuruz."
Kafa salladım. Gökyüzüne bakarak iç çektim hafifçe. Chan ve Hyunjin bu yılı mezuna bırakmışlardı. Bizimle beraber olup ders çalışacaklardı ve aynı anda üniversiteye başlayacaktık.
Güneşin doğuşuna kadar orada oturmuş, ardından odamıza gidetek hazırlanmaya başlamıştık. Siyah kumaş pantolonun üstüne beyaz gömlek giymiştim. Crop şeklinde olan ceketimi de giyerek saçlarımı düzelttim.
Chan da giyinince baştan aşağı süzdüm onu. O da siyah kumaş pantolon giymişti ama gömleği de siyahtı. Gömleğinin kollarını kıvırarak yanıma gelirken gülümsedim ona. Bu hâli ile çok etkileyiciydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Prince || Chanmin
Fanfiction"Neden buna sahibim?" Sorduğum soru ile gözleri bana döndü. Bakışlarında ne alay vardı ne de nefret. Sadece... Şefkat? "Şeker gibisin Seungmin. Bu yüzden Tanrı'nın sana olan hediyesi bu." ☆ Chanmin🫀