Ehven-i Şer Krallığının yönetildiği sarayda gergin bir hava hakimdi. Herkes son olan olaylardan sonra işleri yoluna koymaya çabalıyordu fakat üç ülkenin yöneticileri bir araya gelmeden bu sorun çözülecek gibi değildi.Krallıkların varisleri, hergün olduğu gibi bugün de dersliklerinde yerlerini almışlar ve eğitmenlerini pür dikkat takip ediyorlardı. Normalde varis olmamasına rağmen derslere katılma hakkına sahip tek kişi olan Erdem, son yaptığı olay yüzünden hâlâ hapisteydi. Ahu birçok kez görevlilere ve ailesine yalvarsa da kimse onların görüşmesine izin vermiyordu. Her yan tarafına baktığında görmeyi umduğu Erdem'i çok fazla özlüyordu.
Ahu o gün mutsuzca derslerini bitirdi ve odasına çekildi. Hemen çekmecelerini açtı ve resim tuvali çıkarıp resim çizmeye koyuldu. Çizdiği resimde bir kız iki farklı yolun ortasında durmuş, ikisine de merakla bakıyordu. Soldaki yolun sonunda zincirli bir hapishane, sağdaki yolun sonunda ise kılıç ve kalkan vardı.
O resim çizerken odaya bir hizmetçi girdi ve yüzündeki makyajı temizleyip daha hafif, günlük bir makyaja çevirdi. Hizmetçi çıkıp gidince Ahu yarım kalmış resmini kenara kaldırdı ve ayağa kalkıp vakti olsa manzarasını saatlerce izleyeceği penceresine gitti. Hava kararmıştı ve Krallıktaki çoğu kişi akşam yemeği yemek üzere hazırlanıyordu. O da üzerini değiştirip akşam yemeğine inmeye karar verdi. Dolabına gitti, çoğu zaman hizmetçiler onu giydirdiğinden dolabında ne var ne yok kendisi de çok bilmiyor, etrafa bakınmaya başladı. Sağda birçok tuvalet ve abiyesi vardı, solda da pijamalar ve daha gündelik elbiseler vardı. Gündelik elbiselerine doğru yöneldi ve uzun zamandır giymediğini fark ettiği yeşil bir elbise buldu. Üzerinde minik kelebek nakışları bulunan bu elbise çok hoş görünüyordu. Ahu elbiseyi askıdan aldı ve giymek üzere tam arkasını dönüyordu ki elbiseyi aldığı yerde bir şey fark etti: Bir Kulp
Gidip kulpu bastırdı ve dolap hafifçe gıcırdadı, hizmetçiler duymasın diye daha yavaş hareket ediyordu, dolabı itekledi ve arkasından bir koridor çıktı. Koridora doğru tereddütle ilerledi, sağında minik bir oda daha fark etti. O odayı da açtı ve içinden bir giysi dolabı daha çıktı fakat bu giysiler farklıydı, bunlar savaşmak için üretilmiş giysilerdi. Ahu hayranlıkla dolabı incelerken aklına akşam yemeğinin birkaç dakika sonra olduğu gelince geri çıktı. Koridora daha fazla bakacaktı fakat hizmetçilerin kapıyı çaldıklarını duyunca hemen içeri girdi ve dolabı sertçe itti. Elindeki elbiseyi de geri astı ve gidip hizmetçilerine baktı :
"Prenses iyi misiniz, o takırtı da ne?"
Ahu kapıyı açıp gülümsedi :
"Eski tuvallerden biri fena yuvarlandı da, ama onu kaldırdım."
Hizmetçi hafifçe gülümsedi :
"Akşam yemeği hazır Prensesim, izninizle sizi giydirmeye gelmiştik."
Ahudan onay alınca hizmetçiler giyinme odasına gidip Ahuya elbise bakmaya koyuldular. En sonunda içeriye ellerinde açık pembe, omuz kısmında güller olan hoş bir elbise getirdiler. Ahuya onu giydirip aşağıya, yemeğe indiler.
***
Ahu akşam yemeğinden sonra tekrar odasına çekildi. Bu sefer o koridora girip neler olduğuna bakacaktı, bu yüzden hizmetçilere resim yaparken rahatsız edilmek istemediğini söyledi. Giysi odasına girip kendine daha rahat bir kıyafet bakındı ve hizmetçilerin ona asla giydirmeyecekleri bir tulum buldu. Sarayda bu tip giysiler hoş karşılanmazdı. Lila rengi pantolonlu tulumu giydi ve içine çizgili lila kazaklarından giydi.
Sıra dolabı açıp inmeye gelmişti fakat Ahu buranın tehlikeli olacağını düşünüp siyah bir pelerin ve maske almaya karar verdi. Böylece onu fark etseler bile tanımaya-
caklardı. Maske ve pelerini takınca dolabı açtı ve koridora girdi. Bu taraf soğuktu, hem kullanılmıyordu, en azından Ahu böyle olduğunu düşünüyordu, hem de ısı sistemi yoktu. Koridorda biraz ilerleyince merdivenler fark etti. Burası düşündüğünden çok daha korkunç bir şekilde geniş ve büyüktü. 3 yanda merdivenler vardı, Ahu nereye gideceğini bilemedi bu yüzden sarayın planını düşündü. Merdivenlerin uzandığı yerler hakkında düşündü ve bu gerçek onu korkuttu çünkü sarayın en kritik odasına bile bu merdivenler aracığıyla rahatça ulaşabilirdiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN ASIR
Fantasia"Her şey bir yalandı!" Sinirle tıslayan Ahu, ellerini sımsıkı bir şekilde yumruk yaparak öğrendiği çarpıcı gerçeğe bakıyordu. "Hiçbir zaman yönetici olamayacağım!" Sinirle hıçkırarak ağladı: "Tüm hayatım bir yalan üzerine kuruluymuş! Ne safım..."