"Belki de insan sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu."
-George Orwel-
Selammm, işe başladığım ve geçtiğimiz hafta sonu okulda olan bursluluk sınavında da görevli olduğum için full paket çalıştım, haliyle zihnim çalışma düzenine zor uydu. Sadece pazarları izinliyim bu yüzden hafta içi parça parça yazıp ancak tamamlayabileceğimi fark ettim. Normalde iki üç kere bilgisayar başına oturmam hatta bazen tek oturuş bile yeterli olurdu ama artık olmayacak gibi duruyor. Bölümleri geciktirmemeye ve haftada bir düzenine getirmeye çalışıyorum, iş ve ev düzenini oturtmamla daha iyi olacaktır.
İyi okumalar benim tatlış okuyucularım!
Not: Bölümde +18 sahneler vardır.
--------------------------------------------------------------
"Vivian Flores, çabuk o elindeki şeyi bırak!" Marjorie halanın sesi açık havaya ve yumuşak esen rüzgâra rağmen oldukça yüksek bir şekilde limon ağaçlarının arasından yankılanıyordu.
Ağacın dibindeki ahşap kutuya, toprağa bulanmış ellerime ve iç etekliğine kadar kirlenmiş olan elbiseme baktım. Kesinlikle bağıracaktı.
Elbiselerimi kirletmem konusunda beni son uyarışının üzerinden sadece iki gün geçmişti.
"Arkanı dönmeye bile tenezzül etmiyor musun? Küstah kız." Halamın ikinci uyarı atışını görmezden gelemezdim bu yüzden hızlıca doğrulup ona doğru dönerken arkamdaki manzarayı kapatmayı umdum.
Marjorie hala tam önümdeydi, kollarını göğsünde birleştirmişti her zaman kasılmış gibi duran omuzları şimdi dik bir vaziyetteydi. Babamla aynı koyu renk saçlara ve sert çehreye sahiplerdi, sert ve sıkıcı bir kadındı.
Hiç su değmemiş bir toprak kadar sert olan ifadesini yumuşatan tek şey açık kahve gözleriydi.
Halamın çok sevmesem de gözlerini seviyordum. Büyükbabamın gözlerinin şekliyle aynıydı.
Keşke o da Harper'a gelseydi.
Kaşlarını çattığında masum bir gülümseme yolladım, evlenmemiş bir kadın olan halamın neden bekâr olduğuyla ilgili birkaç tahminim vardı. Hizmetçiler konuşurken duymuştum o huysuz ve sıkıcı bir kadındı. Bakışları üzerimde dolaşırken eteğimin ucunda takılı kaldığında huzursuzca kıpırdandım. Kötü görünüyordum, bunu bildiğim için utandım.
"Helena sana böyle mi öğretti?" Annemin ismiyle suçlu hissederek başımı eğdim ve hayır anlamında iki yana salladım. Halam anlamadığım bir şeyler mırıldanırken ayakkabılarımın da berbat halde olduğunu gördüm. Onları seviyordum, batırmak istememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞES GERİ DÖNDÜ
Historical Fiction"Zalimlikle öldüm, merhametle doğacağım " Vivian Dumchestier. Arganie İmparatorluğunun Arşidükü ile imaparatorun isteği üzerine evlendi, kendi isteği dışında evlenmiş olmayı gururuna yediremedi ve tüm kibrini nefretle evliliklerine kustu. Kocasını...