"Ölmekten korkma. Yarım yamalak yaşanmış bir hayattan kork."
– Laird Hamilton –
"Haa..."
Yatakta derin nefesler almaya çalışarak doğruldum. Gözlerimin önünde görebildiğim tek şey yatağımdı.
Benim yatağım.
"Ben... kesinlikle orada."
Öldüm, ölmüş olmalıyım.
Ellerim boynuma gitti, kalın urganın hissi hala tenimde dolaşıyordu. Korkunç ve ürkütücü bir hatıraydı.
Boğulduğumu hissederken, titremeye başladım, korkuyordum.
Ama nasıl?
Bütün bunlar bir rüya mıydı diye düşünsem de acı çok gerçekti. Hala boynumda o acıyı hissediyordum. Almak için bile çırpınamadığım nefesimin boğazımda kalışı ve boynumdaki ani acıyla her yerin karanlığa bürünüşü.
Elimi boynumun arkasına götürdüğümde parmaklarım tahriş olmuş tenimin üzerinde dolaştı.
Rüyamda ipin dolandığı yerler tahriş olmuş gibiydi. O zaman neden şimdi buradaydı?
Boynumda herhangi bir iz bırakacak yaşantım olmadığına emindim, aklıma gelen fikirle boğazımın alev alev yandığını hissettim.
Bu gerçekten o facianın yaşandığı anlamına mı geliyordu?
Beynimde birbirinden farklı sahneler nehir gibi akmaya başladı, zehirli akşam yemeği, hapishane, kalabalık alan ve infazım.
Bana uzaktan bakan iki çift mavi göz.
Başımın döndüğünü hissederken hala kaskatıydım, eğer tüm bunlar yaşanmışsa ben bu lanet yatağa nasıl geri geldim?
Cehennem zebanilerinin ateşimi harlıyor olacaklarına emindim.
"Ölmeden önce ikinci bir şans istedim..."
Acıyla çatallı çıkan sesim beni bir nebze kendime getirdi, ama ya rüyaysa?
Hızlıca şilteye dokundum, dokunuş kesinlikle gerçekti ama emin olmalıydım. Kendimi çimdikledim.
"Ah!"
Acı ve tenimde oluşan kırmızı iz kesinlikle gerçekti, ben yaşıyordum.
Nefesim sıklaşırken ellerimle önüme düşen saçlarımı geriye taradım, inanamıyordum.
Tüm bunlar hayatımda ikinci bir şansım olduğu anlamına mı geliyordu?
Ölümden geri dönmek, anlayamıyordum.
İyi ya da kibar bir insan değildim. Hayatım boyunca övülmeye değer hiçbir şey yapmadım. Sadece başkalarına karşı açgözlülük, kıskançlık ve nefretle doluydum.
O zaman benim gibi kötü bir kadın nasıl ikinci bir hayatı elde edebilir?
Boynumun acısına rağmen başımı düşüncelerime karşı çıkarcasına iki yana salladım, eğer tüm bunlar gerçekse tekrar kötülüğe düşemem.
Eğer tanrı gerçekten oturduğu yerden benim gibi birine bir şans vermişse bunu kullanacaktım, kötü olarak bir kere öldüm.
Şövalye olmaya ihtiyacım vardı.
Sadece kendim için değil, hayatını mahvettiğim yegane iki insan için. Özellikle Julian için...
O küçük çocuğun benim elimden acı çekerek büyümesine engel olmalıydım ama evliliğimden bu yana ne kadar zaman geçti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞES GERİ DÖNDÜ
Ficción histórica"Zalimlikle öldüm, merhametle doğacağım " Vivian Dumchestier. Arganie İmparatorluğunun Arşidükü ile imaparatorun isteği üzerine evlendi, kendi isteği dışında evlenmiş olmayı gururuna yediremedi ve tüm kibrini nefretle evliliklerine kustu. Kocasını...