" şu andan itibaren oyuncusun ne sen beni tanıyosun nede ben seni "
bu ne demek şimdi abi yha . Neden öyle dedi ki hiç bişiy anlamıyorum.
Sessiz ve ıssız bi ormanın içindeyim sanki. Kimse bişiy söylemiyo. Yapayalnız yaşayan ormanın içinde, tek başına kalmış narin bi kuş gibi.Aslında bakarsanız hayatımda bu duruma benzemiyomu. Ne annem var nede babam.
Hem öksüz hem de yetim. Ortada kalmış beş parasız bi kızım ya ,
ormanın içindeki tek başına kalmış narin bi kuşa bu yüzden benzettim kendimi.
Ama annemle babamı kaybettikten sonra asıl hayatın ne olduğunu anladım ben. Hayatla tek başıma mücadele ettim. Yılmadan.Hayata küsmedim. Hani olur ya insan annesiyle babasını kaybedince hayattan vazgeçer de pes eder ya . Ben onlardan asla olmadım. Aksine zor bir hayatla tek başıma savaştım. Sanki bu şey gibi okulda bir arkadaşın senin sınav notundan yüksek alır da içinizde bi hırs doğar ya. Heh! İşte benimkiside öyle bişey galiba.
Ben tüm bunları düşünürken hotelin tam kapısının önünde tek başıma dikilmiş öylece kapıya bakıyordum. Ama dalmışım tabi. :))
beni kendime getiren o belimdeki sıcak dokunuş . Evet sıcacık bir dokunuştu ama işte kendime gelme sebebim belindeki o sıcak dokunuşun gitmesi. Ah!Sahi emre nereye gitmişti. Etrafıma bakındım ama emre yoktu. Beni böyle bırakıp bırakıp gitmesi de adet edindi kendine galiba. :D
hotele girmiştir heralde. Hotelin tam kapısından içeri gireceğim sırada telefonuma bi mesaj gelmişti. Mesaj emredendi. Mesajda;Hemen içeri gir !!
Diye mesaj gelince emreden, şaşırır gibi oldum ama neyse şimdi emre beyin sözünü dinleyelim bu kadar giyindik hazırlandık bide yani :D
Yavaşça yürüyerek ve her adımı dikkatli atarak yürümeye çalışıyordum. Kapıdan içeri girdiğimde ağzım açık bir şekilde içeriye bakıyordum. :D
gerçekten güzeldi. Vay canına. UHuu. :D. tamam fazla abartmıyoruz ve hemen kendimize geliyoruz. :D ben böyle avala aval bakınırken kapının tam önünde yine emreden mesaj gelmişti.
" seni şuan görebiliyorum. Yavaşça sağına dön ve benim olduğum masaya doğru yürümeye çalış!! "
dediğinde ben sağıma dönmüş yürümeye başlamıştım bile. Emreyi görebilmiştim.
Uzun masada baya kişi oturuyorlardı. Yani yaklaşık otuz , otuz beş kişi felan. Az da değilmiş he :Dinşallah bu kalabalığın içinde rezil olmam. Çünkü ben hep böyleyim ne zaman kalabalığın içine çıksam illa bişiy olur. :D
Sonunda masaya yaklaşabilmiştim. Ben masaya doğru ilerlerken emre beni göstermişti herkese. Ne oluyo lan : D
- işte bakın yeni modelimiz??
Deyince ben bi an şaşırmış donup kalmıştım.ne modeli yha neyden bahsediyo bu salak. :-D
Ben tabi ellerim titremeye başladı.Kızardım. Al al olmuştum. :-D emre ayaktaydı. Bende onun yanına gelebilmiştim sonunda. Uzun bi yürüyüş sonunda :-D
en nabıyım bu elbise ve ayakkabıyla bu kadar oluyo :-D
Emrenin yanına geldiğimde anlamamış gözlerle bakıyordum.Ama kapıda emrenin sözü aklıma gelmişti. "Ne sen beni tanıyorsun nede ben seni " demişti. Bu yüzden de hemen kendini toparlayarak emreyi tanımıyomuş gibi davranmaya çalışıyordum.
İnsanlara çaktırmadan emreye arada bir sinirli bakışlar atsamda emre benimle alay eder gibi bakıyordu sanki.Neden böyle baktığına anlam verememiştim açıkçası. Bu sırada emre söze başlamıştı.
- nasıl sizce beyler bayanlar şirketimizin araba reklamında oynayabilirmi??