"Bilinmezdir ecelin sesi.
Görülmezdir ölümün meleği.
Sessizlik girdi mi içeri,
işte o zaman vardır bir ölüm haberi."
*
Bir an vardır ki ölümü hissettiren, bir söz vardır ki göğü inleten. Gözler hasret kalır merhamete, yalnızlığında acı acı inleyen. Canlar alınır, kanlar al bayrağa sarılır. Güneş karşılar al bayrağı, ağıtlar inletir tüm vatanı!
Ey, oğul! Sessizliğin, acını bastırmaz! Yalnızlığın seni öksüz kılmaz. Acın intikam ister ey, oğul! Varlığındır vatana güç katan! Kanındır al bayrakta dalgalanan! Eceldir adın. Titretir adın, tüm cihanı!
Atalarından aldın sen bu endamı. Damarlarında akan asil kandan gelir adın. Atakan Demir'dir bahşedilen şanın.
*
2000 - Hakkari
"Durumu nasıl oldu? İyi mi Didem?" Didem hemşire buz kadar soğuk olan elini oğlunun alnına bastırdı. Eline anında değen sıcaklık içinde ki huzursuzluğu iyice arttırdı.
Ani temastan titreyen küçük çocuğun dişleri titrerken birbirine değiyordu. "Yok Polat. Vallahi olmayacak böyle. Çocuk yanıyor, hastaneye gelmemiz gerek." Didem'in içini saran huzursuzluk git gide büyüyordu. Telefonun karşısından birkaç cızırtı geldi. Doktor Polat'ın sesi kesildi fakat o bunun farkındaymış gibi hattın düzelmesini bekledi.
Hat düzeldiğinde sakinlikle, "Üstüne ince bir şeyler geçir. Ben taksi gönderirim şimdi. Taksi gelmeden aşağı inmeyin." Hat tekrar cızırdadığı anda Doktor Polat hattın kesileceğini anlayarak hızlı hızlı konuştu. "Dikkatli olun Didem."
Didem'in bir şey demesine fırsat olmadan hat kesildi fakat Didem bunu pek önemsemeyerek telefonu hemen yanında ki orta sehpanın üzerine bırakarak yere bıraktığı soğuk su kabına, çocuğun üstünden aldığı bezi koyup iyice sıkarak tekrar alnına bıraktığında küçük çocuk büyük bir inleme bıraktı küçük salona. "Anne, çok soğuk!" Küçük çocuk acıyla konuştuğunda annesi Didem'in canı acımıştı.
"Geçecek annecim. Az daha dayan, babanın yanına gideceğiz." Hemşire Didem eğildiği yerden doğrulurken ıslak ellerini üzerinde ki kalın iplikli kazağına üstün körü silerek içeri odaya doğru koşuşturdu. Oğlunun odasına giderek bir atlet ve ince bir içlik don getirdi. Yerinde tir tir titreyen oğlu ise kan çanağına dönmüş gözlerini annesine çevirdi.
"Babam hastane de dimi anne?" Her kelimesinde sesi titredi. Babasını pek sevmediğini her haliyle belli ediyordu.
"Evet oğlum. Hastanede tabii. Bak şimdi babaya gideceğiz. O da bizi iyileştirecek." Yüzüne az da olsa bir tebessüm yerleştirerek konuştuğu esnada çocuğun alnından aldığı bezi tekrar su dolu kaba bırakarak oğlunu yerinden doğrulttu. "Atakan'ım hadi annem yekin yerinden." Atakan'ın koltuk altlarından tutarak oturtur pozisyona getirdiğinde küçük çocuğun bütün bedeni birkaç saniyeliğine titredi, bütün tüyleri diken diken oldu.
Didem oğlunun kafasından ince, beyaz atleti geçirip kollarından da içeri soktuğunda Atakan hapşurdu. "Anne," Didem gözlerini oğluna çevirdi. "kızmadın dimi?" Didem şaşırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRİZANTEM
Ficção Adolescente"Bir hilal uğruna, ya Rab! Ne güneşler batıyor!" -Mehmet Akif Ersoy