Başak
Babamla bakışıyordum. Yaklaşık on dakika önce uyanmış ve ilk beni görmek istediğini iletmişti. Ve elbette gelmiştim. Ama tek kelime etmemişti. Söyleyecekleri umrumda değildi ve zamanımı boşa harcadığı için kızmaya başlıyordum."Artık konuşacak mısın?"derken o,"Bana sen mi zehir verdin?"diye sorunca dondum. Onu kurtardığım için teşekkür etmek yerine küstahca bu soruyu sormasına çok şaşırmıştım. Alayla havaya kaldırdım kaşlarımı."Hayır ama ya öyle olsaydı?"diye sorarken yumruğumu arkama sakladım. Onu boğmak istiyordum.
"Öyle olsaydı,"dedi yavaşça."burada olmazdın."
"Pekala o zaman. En kısa sürede seni zehirleyeceğim ve gideceğim,"dedim. Küstahlık yapma sırası bendeydi. Sinsice sırıttığında neden güldüğünü anlamadığım için sinirledim. Bu sırıtış iyi bir anlama geliyor olamazdı.
"Ne diye pis pis sırıtıyorsun?!"
"Kaybedişine,"dedi hala sırıtarak."Kaybeden olmana. Kaplan'ı getirin!"diye bağırdığında bir sızı hissetmem uzun sürmedi. Göğsüm sıkışmaya başlarken iki adam Kaplan'ı getirdi. Görünüşte bir zarar yoktu ama çok korktuğuna adım kadar emindim. Babama çevirdim tekrardan gözlerimi. Bir pislik gibi davranıyordu. Beni kendi torununa zarar vermekle tehdit ediyordu. Kendi aleyhine bana birşey yaptıracaktı ve az da olsa ne olabileceğini kestirebiliyordum.
Yutkundum."Ne istiyor.."
"Zahmet etme,ben söyleyeyim. Çetin'i ve şu korumasını defileye çağır. Mümkünse ailesini de. Eğer yapmazsan,"dediği sırada Kaplan'a göz attı."onu bir daha göremezsin."
Boğazımın ve dudaklarımın kuruduğunu en derinimden hissediyordum. Seçim hakkım yoktu. Bunu zoraki de olsa yaptıracaktı. Yine yutkundum. Planını çözmeliydim ilk önce. Çetin'le ne işi olacaktı ki? Zaten fazla güçlüydü,ona ihtiyacı yoktu."Ne düşünüyorsun bilmiyorum ama boktan amacına ulaşamayacaksın,"diye gürledim. Aslında 'boktan' tarzı kaba kelimeler kullanan biri değildim ama Kaplan'a kolayca zarar verebilirdi ve bu beni kızdırıyordu.
Şu an içinse sadece kelimelerle ona zarar verebilirdim.
Dediğini yapmaktan ve onun emellerine alet olmaktan nefret ediyordum ama bunu yaptım. Ona zarar vermesine asla izin veremezdim.
Çetin'e yansıtmamaya çalıştım ama korkarken ve endişelenirken bu hiç kolay değildi. İşim bitti ve babam telefonumu benden aldı. Ve camdan aşağı attı.
Şahane!
Tuna
Başım dizlerimde durur vaziyette oturuyordum. Migrenimin ve uykusuzluğun bir insanın başını bu kadar ağrıtabileceğini kim bilebilirdi ki? Ve yanımda göğsüne yatıp kokusunu içine çeke çeke uyuyabileceğim bir Bertuğ'um da olmadığını göre yapabileceğim tek şey kendim halletmemdi.
İnsan acılarını tek başına geçiremiyor.
Yanımda bir ağırlık hissetmemle başımı zorlayarak kaldırmıştım. Çetin gelmişti. Gözlerimi birkaç kere art arda kırpıştırdım ve ışığa alışmaya çalıştım."Başak iyi değil,"dedi aniden.
"Nasıl yani?"
"Az önce onunla konuştum. Sesinde bir gariplik vardı. Sanki birşeyden korkuyormuş gibiydi ve bizi defileye davet ediyor. Bu işte bir iş var."
Başak. Onu neyin korkuttuğunu tahmin etmek zor değildi. Kaplan'a fazla değer veriyordu. Ve tüm insanlar bir çocuğa kolayca zarar verebilirdi. Ama bu şahısın Çetin'i oraya getirerek ne elde edeceği de muammaydı tabii."Çetin,senden daha güçlü düşmanın ya da senin gücünü isteyen bir düşmanın var mı?"diye sordum Çetin'e. Afalladı doğal olarak ve düşünmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cici kız 2: Yeraltının Parçalanışı
ActionCici'nin fedakarlığı işe yaramış mıdır? Ailesi kurtulabilmiş midir? O adamlar kimdir? Öte yandan Çetin ne yapacaktır? Onları kurtarabilecek midir? Yeraltı yavaş yavaş acımasız ve güç manyağı bir liderin yönetimi altına girerken ne yapacaklardır? Ken...