13. Bölüm'Kalpsiz canavar ve bomba'

5 2 0
                                    

Başak

Mavi gözleri ruhsuz bir şekilde parladı. Normalde parlayan gözler beni rahatsız etmezdi ama bu gözler normal şekilde parlamıyordu. Gözlerinde bir tutam delilik gördüm.

"Madem kazanamayacağım o zaman sizin de kazanmanıza izin vermem,"dedi sinsi,kafayı yemiş bir tebessümle.

İfadem de tık oynamadı. İçimde küçük bir korku tohumu gezse de belli etmemeye dikkat ettim. Ne yapacağını kestiremiyordum ve belirsizlikten nefret ediyordum."Ne yapabilirsin ki?"dedim onu  kışkırtacak bir tonla. Onu kışkırtırsam belki planını söyleyebilirdi ve diğerlerini önceden koruma şansım olabilirdi.

"Ne yapabilirim..."diye mırıldandı."Mesela gece yarısında burası kapandığında burayı diğerleri ile beraber ateşe verebilir ve çığlıklarınızı şafak vaktine kadar keyifle dinleyebilirim,"dedi her kelimeyi bastırarak. Gözlerindeki deli parıltı çoğalmıştı.

Gerçekten kafayı mı sıyırmıştı bu?

Tepkisiz kaldım ve sakin bir tavırla ona baktım. Normal bir insan gibi gülümsemiyordu. Akıl hastanesinden kaçmış bir hastaya benziyordu ve kesinlikle durdurulması lazımdı. Dudaklarımı yaladım ve tırnaklarımı avucuma geçirdim. Planını bozmam için gerekli olan tek şey onu biraz oyalamaktı.

Saat gece yarısına geliyor olmalıydı çünkü burası öndeki gürültülerden anladığım kadarıyla daha da kalabalıklaşmaya başlamıştı. Herkesi yakmayı düşünüyorsa ilk önce benimle uğraşmalıydı.

Çetin'ler muhtemelen hareket geçmişti bile.

Hilal kapının kolunu tuttu ve gitmeden önce omzunun üzerinden çıldırmış gülümsemesiyle bana baktı."Son sözün var mı?"

Gülümsedim."Evet,"dedim yavaşça."Bu sizin cehenneminiz,bizim kül oluş hikayemiz değil."

Kapıyı çarparak odadan çıkıp beni odanın karanlığında yalnız bıraktı. Karanlık beni korkutmadığı için şanslıydım. Biraz bekleyip belime sıkıştırdığım küçük usturayı parmaklarımın ucuyla çektim ve elimle kavrayarak yavaşça iplere sürtmeye başladım. Elimi kesmemeye dikkat ettiğim için yavaş oluyordum. İpler tamamen kesildiğinde ipi yere attım ve bileklerimi görüş açıma soktum. Bileklerim hafifçe kızarmıştı ama hareket kabiliyetimi engellemiyorlardı.

Aynı şekilde ayaklarımı da kestiğimde ayağa kalktım ve yavaşça odada birkaç teftiş adımı attım. Ayaklarım iyi durumdaydı. Kapı koluna elimi yeni koymuşken kol hareket edince endişeyle kapı arkasına saklandım. Hem aklıma daha bir yer gelmemişti hem de kim gelirse ona buradan gizlice müdahale edebilirdim. Kahverengi saçlı bir adam içeri girince hiç beklemeden usturayı boğazına dayadım ve sağ elimle ağzını kapattım. 

O sırada bu kahverengi saçlı adamın tanıdığım biri olduğunu anlamamla usturayı çektim ve tekrar belime sıkıştırdım."Meriç?"dedim sevinçle. Ona hemen sarıldım. Saatler sonra tanıdığım birini görmek çok rahat hissettirmişti.

"İyisin,değil mi?"diye sordu ve üstümü yokladı gözleriyle.

"Sen buradasın ya."

Sıcak ve samimi bir gülüş sunduktan sonra ciddiyetle elimi tuttu."Şimdi seni buradan çıkalım ve güvenli bir yere gidelim,"dedi beni ve kendisini yavaşça kapının dışına sürükledi. Her adımında etrafı kolaçan edip düşman taraftan biri bizi görmüş mü diye bakıyordu. Aynı şekilde bende. Kalabalığın arasından bir silah bize doğrultuldu. Doğrultan kişi Atakan'dı. 

Nefesim kesilip vücudum donarken etrafa baktım. Çoğu kişi sarhoş olduğundan bizi fark etmeyi geçtim muhtemelen görmüyorlardı bile.

"Atakan..."diye mırıldandım. Yüzümü tepkisiz tutmaya çalıştım.

Dudaklarına bir sırıtış hapsoldu."Hayırlı olsun demeyi çok isterdim ama maalesef tatlı rüyanız bugün son buluyor,"dedi ve elindeki silahı ateşlemek için parmakları hareket etse de başka bir yönden gelen kurşun bacağına saplandı ve Atakan'ı yere düşürdü. Yere düşerken silahı ateşledi ve büyük ışık kurşunun etkisiyle parçalandı ve insanların üzerine düştü.

Cici kız 2: Yeraltının ParçalanışıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin