12. Bölüm'Kazanmak'

5 1 0
                                    

Bertuğ

O yatakta yatıyordu ve ben saatlerdir onun uyanmasını,gözünü açmasını ya da hayati başka bir belirti göstermesini bekliyordum. Ameliyat iyi geçsede durumu hala stabildi ve ona ciddi bir şey olacak düşüncesi saatlerdir beni içten kemiriyordu.

Gerçi olabilecek her şey olmuştu.

Uzanıp solgun tenli yanağını sanki o nadir bir mücevhermiş gibi hafifçe okşadım. Teni o kadar solgundu ki bu bana ölüm solgunluğunu hatırlatıyordu. Gözlerim öpmeye doyamadığım artık teni gibi solgun ve kuru olan dudaklarına kaydı.

Bu kareyi küçüklüğümden hatırlıyordum. Gece kabuslarımı süsleyen ve beni günlerce göz yaşına boğan o anıyı..

Annem gibi yatakta yatıyordu.

Tek fark annem çoktan ölmüştü,o ise hala yaşıyordu ama yaşayacak mıydı bilmiyordum.

O an anneminkilere benzeyen açık mavi harelerini tekrardan neşeyle parlarken görmeyi o kadar çok istediğimi fark ettim ki ona yalvarabileceğimi fark ettim. Tekrar gözünü açması ve gülmesi için.

Ama artık eskisi gibi bile bakmazken nasıl ondan neşeyle parıldayarak gülümsemesini isterdim ki?

Görüşüm buğulandığında ve ağzıma tuzlu suyun acı verici ve boğaz tadı geldiğinde bugün için bir kez daha ağladığımı anladım. Çok fazla ağlamıştım ve ağlamaya devam ediyordum. O an gözlerimden yaş gelmese bile kalbim derinlerden ağlamaya devam ediyordu.

Cebimden yanımdan hiç ayırmadığım yüzük kutusunu çıkardım ve kapağını açtım. Annemin mavi taşlı,parlak,zarif gümüşten yüzüğünü görünce onun parmağında durmasını ne kadar çok istediğimi bir kez daha idrak ettim. Yüzüğü narin ince yüzük parmağına takacakken içimden bir ses beni durdurdu.

Bir ölü evet diyemez.

O bir ölü değildi,henüz ama kalbindeki çoktan ölmüştü ve onun yeniden doğmasının çok zor olduğunu biliyordum.

Acaba hiç eskiye dönebilecek miydi?

Yüzüğü kutuya,kutuyu cebime tekrar yerleştirip uzandım ve dudaklarına küçük bir buse hediye ettim. Kısa ama tüm duygularımı anlatan bir buse..

Belki de son buse.

Kalktım ve Gonca'yla ilgilenen doktorun yanına gittim. Ondan gerekli bilgileri aldım ve kendimi düşünceler girdabına bıraktım. 

Gonca komadaydı. Tuna'dan bile ağır yaralanmıştı ve onu kimin yaraladığını tam anlamıyla bilmiyorduk. Ama tüm oklar Aren'i gösteriyordu.

Muhtemelen basit bir kıskançlık yüzünden bunu yapmıştı ve şimdi onun yüzünden Tuna'm tekrar göz yaşı dökecekti.

Onu da diğer herkesle cehenneme gönderesim vardı ama Çağatay gelip onu alacaktı. Hatta gelmişti bile. Koridorun başından benim yanıma geliyordu. Saygı amaçlı ayağa kalktım. O bana sert bakışlarını iletiyordu. Benden rahatsız oluyor gibi görünüyordu.

İğneleyici bir gülüşle,"Merhaba babacığım,"dedim onu sinir etmek için ve sinir de olmuştu.

"Gevezeliği bırak da bana Gonca'nın durumunu söyle!"diye gürledi.

"Gonca komada,"dedim sakince."Ve eğer duymayı umursarsan diye söylüyorum oğlun ve benim gelecek eşim Tuna'nın da durumu stabil,"dedim kelimeleri bastırarak. Tekrar bağıracakken elimi kaldırdım ve sırıttım."Pardon,Tuna Sayıner'in demek istedim."

Gözlerini devirdi."Şimdi seninle ve aptal sözlerinle uğraşamayacağım. Çetin nerede?"

Ağzımı açmışken arkamdan Çetin'in öksürme sesi geldi. Benim yanıma geldi ve Çağatay'a selam verdi ve hemen sonra onu bir köşeye çekip konuşmaya başladı. 

Cici kız 2: Yeraltının ParçalanışıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin