İnci
Döndüğümüz her köşe,yürüdüğümüz her koridor bana daha uzun ve diğerleriyle aynı gibi gelmeye başlarken içimi bir huzursuzluk kapladı. Diğerlerin bulmadan gitmek istemiyordum ama eğer daha fazla burada olursam çok zarar görecekmiş gibi hissediyordum ve bu beni geri adım atmama neden oluyordu."Çetin."
"Evet,bebeği.."Alarm çalar ve sular üzerimize boşalırken ne yaşadığımızı kavramaya çalıştım. Ve büyük bir gürültü duydum. Birden fazla kişi binadan çıkıyor olmalıydı.
"Yangın,"diye fısıldadı Çetin ve beni elimden tutarak buradan çıkmaya teşvik etti. Muhtemelen tek amacı çıkışı bulmaktı. Yürürken Tuna'yı ve şu an olabileceği durumu düşünmek umudumu yavaşça söndürdü. Ama umudum olmasa hiçbir şeyim kalmazdı. En sonunda tanıdık salonu ve sahneyi görünce rahatladım.
"Neden buraya geldik?" Henüz diğerlerini bulamamıştık. Kehribar gözlerini utançla başka yöne çevirdi."Gitmeliyiz. Kalırsak zarar görebiliriz ve senin zarar görmeni istemiyorum. Onlar için daha sonra tekrar gelebilirim."
Tam itiraz edecekken bir saniye durup düşündüm. Onları bırakmak hiç mantıklı değildi. Ancak bir bebek taşıdığımı unutmamam gerekiyordu. Nefes aldım,verdim."Bunu diyecek olmama asla inanamıyorum ama pekala. Gideli.."
"Sonunda sizi buldum."Başak'ın sesine döndüm. Üzgün ve yorgun görünmesinin yanında neşeli de görünmesi bir an bipolar mı diye düşünmeme sebep oldu. Topuklularıyla zorlana zorlana dibime kadar girdiğinde çıplak omuzlarından onu tuttum."Ne oldu?"
"Zarar gördüğünüzü düşünmüştüm. Burada sizi görmek beni çok mutlu etti. Ama size söylemem gereken bir şey var." Yüzü her ne söyleyecekse düşmüştü."Ben..çok kötü bir şey yaptım."
"Önemi yok,birlikte halledebiliriz,"dedi Çetin güven veren sesiyle. Yarım yamalak gülümsedi.
"Hayır,düzeltemeyiz,"dedi ve bize Tuna'ya nasıl ihanet ettiğini anlattı. Ağzım anlattıklarından sonra açık da kalsa ona agresif bir tavır sergilemedim çünkü bu onun isteğiyle gerçekleşen bir şey değildi. Ayrıca Tuna bile ona kızmamışken benim kızmam saçmaydı. Eldivenli elini destek verici biçimde kavradım ve,"Tuna buna takılacak bir insan değil. Merak etme,"dedim."Bu arada sen ne için gelmiştin?"
"Bir araba ayarlattım,"dedi arkasını ve bahçeyi kolaçan ederek."Bertuğ ve Kaplan orada. Tek isteğim oğlumun iyi olması,İnci. Gidin,ben Tuna'yı buradan çıkarabilirim. Sadece gidin. Söz onu sapasağlam göreceksiniz."
Ona güvenmemek için bir sebebim yoktu. Kafa sallayarak Çetin'in kolunu koluma doladım. Başak bizi arabaya götürürken içimi kuşku sarsada belli etmemeye özen gösterdim. Tuna için endişe etsemde diğerlerine bunu göstermemeliydim. Kaplan arka koltukta uykuya dalmıştı. Hemen yanında Bertuğ baygın halde yatıyordu. Ön koltuktan onu kontrol ettim. Yarası fazla derin değildi ki ne de olsa bu onu etkilemeyecekti.
Çetin arabayı çalıştırdığında yumruklarımı sıkıp gözlerimi yumdum ve kendimi avutmak için Tuna'nın da bunu yapmamızı isteyeceğini düşündüm. Ve evet,o gerçekten gitmemizi isterdi. Zarar görmemizi asla istemezdi.
"Tuna'yla ilk tanıştığında ne düşünmüştün?"diye bir soru sordum arabayı süren eşime.
"Işığın ve gücün somutlaşmış hali."
Bu kesinlikle onu tanımlayan iki özellikti."Sence şu an iyi midir?"
"Keşke kesin bir şey söyleyebilsem.."Kaşlarını çattı."Bu çok mantıksız ve saçma. O hiçbir şey yapmadı ama en gözyaşı döken o."
Doğrular neden hep acı ve gerçek olmak zorundaydı ki?
Ve neden hep iyi kalpli ve masum insanlar zarar görmek zorundaydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cici kız 2: Yeraltının Parçalanışı
ActionCici'nin fedakarlığı işe yaramış mıdır? Ailesi kurtulabilmiş midir? O adamlar kimdir? Öte yandan Çetin ne yapacaktır? Onları kurtarabilecek midir? Yeraltı yavaş yavaş acımasız ve güç manyağı bir liderin yönetimi altına girerken ne yapacaklardır? Ken...