15

174 19 14
                                    

Yavaş yavaş göz kapaklarımı araladığımda nerede olduğumu anlayamamıştım. Sol  tarafımdan sarı bir ışık geliyordu. Yattığım yerde doğrulduğum da tanıdık bir yerde olduğumu fark ettim. Ah, hayır! Bu bir rüya olmalıydı. Kaçtığım bu cehenneme nasıl tekrar gelebilirim ki?

Odanın kapısı açıldığında gözlerimi o tarafa çevirdim. Gelen Hwang'tı. Suratındaki şeytani gülümsemeyle yanıma gelmişti. Üstten üstten bana bakıyordu. Tiksinircesine ve kurtulmak istermişçesine baktım ona. Fark etti. Gözlerimdeki tiksintiyi, nefreti, soğukluğu .... Hissetti ama bir şey yapmadı. Sadece gülümsedi ve başımı okşadı.

"Demek ki uyanmışsın dedektif."

"Senden nefret ediyorum."

Tüm içtenliğim ile söylemiştim bunu, o da biliyordu. Anlıyordum çünkü ne zaman ona karşı kötü davransam gözlerindeki parlaklık soluyordu. Onu aoldurmak değildi amacım ama bana yaşattıklarını yaşamasını istiyordum. Neden beni tutuyordu ki? Zaten çoktan beni aramaya başlamışlardır bile. Dedektif olduğumu aürekli unutuyordu. Onu tutuklayacak ve hapislerde süründerecektim.

"Neden nefret ediyorsun?"

"Beni esir tuttuğun ve özgürlüğümü benden aldığın için olabilir mi!"

"Hah.."

"Ama unutma Hwang, bunların hepsini sende yaşayacaksın!"

Hwang aniden gülmeye başladı. Gülüşü kahkahaya dönüştü ve ne kadar sesli gülebilirse o kadar çok güldü. Yerinde duramıyordu. Odanın içinde turlayıp sadece kahkaha atıyordu. En sonunda şifonyerin önünde durdu ve sinirle üzerindeki her şeyi yere fırlattı. Olduğum yerde sıçradım. Göz göze geldiğimizde gözlerinden ateş çıkacaktı neredeyse. O kadar öfkelenmişti ki yüzündeki ve boynundaki damarlar belli oluyordu. Gözlerindeki ateşle bana doğru yürüdü ve ben o kadar çok korkuyordum ki altıma yapabilirdim.Üzerime geldi, beni geri itti ve yatağa yatmama sebep oldu. Kendisi üstüme doğru eğildi ve öfke saçan gözleriyle bana baktı. Kalbim çok hızlı atıyordu.

"Sakın bilmediğin şeyler hakkında konuşma!"

Fısıldayıştı ama gür bir fısıldayıştı. Duyduğum en yüksek fısıldayış buydu. Söyledikleriyle daha da çok korktum çünkü kendini kaybetmesinden korkuyordum. Gözlerime öfkeyle bakmaya devam ettiğinde bir süre sonra gözlerim dolmuş ve gözyaşlarımı tutamamıştım. Onun karşısında dedektif olarak zayıf bir duruma düşmek... Utanç vericiydi. Ben sert polistim ne ara bu kadar sulu göz olmuştum. Yine de beni korkutuyordu.

Elinin tersiyle gözyaşlarımı sildi ve yavaşça eğilip alnımdan öptü.

"Biliyorum dedektif senin için zor ama şunu bil ki; bu benim içinde zor. Kolay bir hayatımın olduğunu lütfen düşünme."

"Neden?"

Tek sorabildiğim ve cesaret edebildiğim soru bu olmuştu. Ancak o üzerimden kalkarak üstünü düzeltti. Ardından arkasını döndu ve kapıya yöneldi. Odadan çıkmadan önce tek bir şey söylemişti:

"Öğreneceksin."

Ardından odadan çıkmıştı. O çıktığında rahat bir nefes almıştim. Üstümdeki gerilim ve panik gitmişti. Tekrardan rahattım. Gözlerimi kapattım ve biraz kafamı toparladım. Beni buraya nasıl getirmiş olabilirdi ki?

***

Saat geç olmuştu. İçeriden sesler gelmiyordu. Bunu fırsat bilerek yataktan kalktım ve kapıya ilerledim. Hızli ama sessiz davranmaya özen gösteriyordum. Büyuk ihtimalle üst kattaydım ve alt kata inmem gerekiyordu. Merdivenleri sessizce indiğimde önüme iki tane kapı çıktı. Buranın giriş olduğunu sanmıyordum ama doğru gelmiştim. Jisu'nun katı bir alt kattaydı. Koridorun sonundaki kapîya ilerledim ve yavaşça kulpunu aşağı doğru indirdim. Odanın kapısı açıldığında odadaki kişi ile göz göze geldik. Tanrım... Onun burada ne işi vardı?

"Yuna?"

"Unnie! Ne işin var burada?"

"Asıl senin ne işin var burada?"

"Kapıyi kapat ve buraya gel."

Yuna'yı dinleyerek kapıyı kapatıp içeri girdim. Kendisi yatakta bağlı olarak yatıyordu. Hızla ellerini çözdüm. Kelepçe gerçekti ancak bende bir polistim ve mekanizmasını elbette biliyordum. Yuna'yı serbest bıraktıktan sonra hızla ona sarıldım.

"Ne oldu? Sen nasil..."

"Unnie, Hwang'ın videosunu çekerken Jisu beni yakaladı. O günden beri burdayım. Kaçmayı denedim ama pek başarılı olduğum söylenemez."

"Tamam, hadi buradan gidelim."

Yuna'nın elinden tutup onu odadan çıkaracaktım ki odanın kapısı açılmasıyla olduğumuz yerde durmamiz bir olmustu. Hwang ve Jisu sırıtarak bize bakıyordu. Hwang ile göz göze geldiğimde gözleri ellerimize kaydı. Yuna'yı daha da yanıma çektim.

"Demek birbirinizi buldunuz! Ne tatlı ama!"

"Jisu, sen diğeri ile ilgilen ben dedektif ile ilgileneceğim hem de bizzat."

Yuna'dan ayrılmak istemiyordum ama Hwang ellerimizi ayırıp beni peşinden süruklediğinde ayrılmak zorunda kalmıştım. Umarım ona zarar vermezdi.

"Hwang ben..."

"Ne zaman akılla acaksın acaba?"

Dediği şeyle kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Kızmamıs ya da bağırmamıştı. Sadece sakin bir tonla basit bir soru sormuştu.

"Efendim?"

"Beni kıskançlık krizine mi sokacaksin dedektif? Lütfen bir daha benim elimden başkasının elini tutma."

Şaşkınca ona bakarken o elimden tutmuş ve üst kata çıkarmıştı. Onun odasına girdiğimizde kapıyı kapatmış ve de kilitlemisti. Hassiktir...

Yuna

Oda da sadece ikimiz kaldığımızda sert bir şekilde yutkundum. Jisu gülerek üzerime yürüdüğünde ben de geriye adım atıyordum. Ancak tuzağa düşmüş ve ayaklarım çoktan yatağa değmisti bile...

Yeni bölümmmm

Bence bu bolüm biraz bipolar bir bölümdü ama olsun seviyonuz böyle şeyleriii

Oy vermeyi unutmayınnnn 🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟

Sevgili Dedektif // RyejiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin