Arabanın kapısını açtığında hızla beni içeriye soktu. Ne olduğunu anlayamamıştım. Hâlâ olayın etkisindeydim. Jisu, Chaeryeong ve Hwang... Neden bu arabadaydılar ki? Oh... Yuna! Onları kaçırmıştı, değil mi? Tanrım bir gün boyunca uyuduğumda benim için ceza vermek zorunda mısın? En son uzun bir süre uyuduğumda regl olmuştum ve ilk kez olduğumdan öldüğümü sanmıştım.
"Yuna, delirdin mi?"
"Sana da merhaba dedektif."
Jisu elindeki çubuk krakeri yerken aynı zamanda Yuna'yı kollarının arasına almıştı. Onları böyle görünce şaşkınlığım daha da artmıştı. Tanrı'ya inanmasam da benimle dalga geçtiğini biliyordum. Elbet bir gün görüşeceğiz, görünmez olarak nereye kaçabilirsin ki?
"Bizde ilk başta şaşırdık ama sonra alışıyorsun."
Chaeryeong uykulu gözlerle konuştuğunda onu onayladım. Arabaya tekrar göz gezdirdiğim de birinin eksik olduğunun farkına vardım. Yuna'ya dönerek, "Yoona nerede?" Diye sordum. O ise omuz silkerek, "Güvende olduğunu biliyorum sadece." Dedi. Kafa sallayıp arkaya yaslandığımda Jisu arabayı çalıştırmıştı. Ne yani gidiyor muyduk? Peki ya diğerleri? Bizi görmediklerinde peşimize düşeceklerdir.
"Nereye gidiyoruz ki?"
"Kapa çeneni ve izle."
Hwang'ın sert sesini duyduğumda gözlerimi bir anda ona çevirdim. Korkmuştum, bana kızgınlığını hâlâ belli ediyordu. Bir şey demeden arkama yaslandım ve yolu izlemeye başladım. Onu affettirmeliydim ama affetmezdiki... Neden affetsin ki? Büyük bir hata yapmıştım. Onu üzmek istemiyordum ya da kırmak yine de ikisinide bir günde aynı anda yapmayı başarmıştım.
***
Güneş yeni yeni çıkmaya başladığında Jisu arabayı durdurmuştu. Ormanlık bir alana gelmiştik. Tahtadan yapılmış bir evin önüne park etmişti arabayı. İlk önce Yuna ve Jisu ikilisi inmişti arabadan, arkalarındanda biz indik. Temiz havayı ciğerlerime çektiğimde ruhumun dinlendiğini hissettim. Belki de ihtiyacım olan tek şey buydu. Jisu önden eve girdiğinde diğerleride onu takip etti. Çekinerekte olsa arkalarından giderek etrafa göz attım. Temiz, ferah, güneş ışığı alan bir evdi. Dışından baktığınızda eski bir ev gibi görünsede içine girince sıcacık bir ev gibi hissettiriyordu.
"İstediğiniz odayı seçin, alt kattaki oda bizimdir."
Jisu kendini koltuğa attığında ben hâlâ eve bakıyordum. Neden sürekli alt kattaki odaları seçiyordu acaba? Sormaktan zarar gelmezdi herhalde.
"Neden hep alt kattaki odalarda kalıyorsun?"
"Ses geçirmiyor."
Kurnazca güldüğünde ne olduğunu tam anlayamamıştım ama Chaeryeong anlamış olacak ki Jisu'nun kafasına vurup göz devirmişti. Yuna ise yutkunarak Jisu'ya bakmıştı. Bir tek ben mi maldım?
"Sevişmekten bahsediyor."
Hwang benim için açıkladığında yan gözle Jisu'ya bakmıştım. Hwang'ın benim için açıklaması ne kadar basit olsada içten içe hoşuma gitmişti. Utandığım için üst kata çıkarak bana uygun olan odaya bakmaya başladım. Üç oda vardı ve bu güzeldi. Tamam, biraz üzücü bir durumdu çünkü Hwang ile kalamayacak olmak beni az da olsa üzüyordu. Yukarıya Hwang'ın geldiğini gördüğümde onunla göz teması kurmaya çalıştım ama beni görmezden gelip koridorun en sonundaki odaya gitti. Sanırım onu yavaştan kaybediyordum... Umursamamak istedim ama yapamadığım için aşağı, kafa dağıtmaya geri indim. Hwang için her şeyi yapmak istiyordum ama aynı zmanda da korkuyordum.
***
Akşam olmuş ve yemek yemek için bahçeyi hazırlamıştık. Jisu sağ olsun gelirken her şeyi almıştı. Tıpkı tatilde gibiydik ancak hayatımızın büyük bir kısmı burada geçicekti. Patates kızartması, mezeler, alkol, köfte ve balık vardı. Bir tane bira açarak köfte ve patates ile içmeye başladım. Balık pek sevmiyordum bu yüzden sadece balık hariç her şeyi yemiştim. Benim aksine Yuan ve Chaeryeong masadaki her şeyi sanki kıtlıktan çıkmış gibi yiyorlardı. Onlara göz devirmeden edemedim.
"Ee dedektif, burayı sevdin mi?"
Jisu'nun sorusuyla ona döndüm. Sorusunu biraz düşündüm ve biramdan bir yudum alarak sorusunu cevapladım.
"Aslında evet, çok güzel bir yer. İnsanın ruhunu dinlendiriyor. Temiz havası ve evin gerçekten bir ev olduğunu hatırlatıyor bana. Sakin ve huzurlu."
Jisu gülerek ikinci birasını açtı. Yemeğe daha yeni oturmamıza rağmen Jisu iki tane, Hwang üç tane, Yuan ve Chaeryeong ise hiç bira içmemişti. Hwang ve Jisu'nun hızına yetişmek sandığımdan zordu.
Akşamın ilerleyen saatlerinde aramızdan ilk ayrılan Chaeryeong olmuştu. Daha sonra ise Jisu sarhoş olup Yuna ile odaya gitmişlerdi. Masada Hwang ile tek kaldığımızda masadan kalkmıştı ama yamuk yumuk yürüdüğü için koluna girmiştim. Beraber merdivenleri çıktığımızda onu odasına götürmüş, yatağına yatırmıştım. Zaten pijamalarını giydiği için rahattım. Üstünü örtüp yanından ayrılacaktım ki kolumdan tutup yanına çekti.
"Gitme dedektif..."
"Sarhoşsun Hwang."
"Yanımda kal, lütfen. Sana kızdım ama yanımda kal. Seni seviyorum ve yanımda kalmanı istiyorum."
"Beni affettin mi peki Hwang?"
"Bu.... Biraz zor ama... Şuan bunu düşünme sırası değil."
Hwang beni kendine yakınlaştırıp dudaklarımızı birlestirdi. Evet, beni henüz affetmemiş olabilirdi ama emindim ki zaman geçtikçe beni affedecekti. Ve biliyordum ki beni yanından hiç ayırmayacaktı çünkü benim onu sevdiğim gibi o da beni seviyordu.
"Seni seviyorum dedektif."
"Bende seni seviyorum Hwang."
Finaaaal
Evet final biraz kötü bitti ama olsun yani nolcakkk
Okuduğunuz, yorum yaptığınız ve oyladığınız içın çok teşekkürleeeeeeeer😚🫶🪷
Oy vermeyi unutmayınnnn 🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Dedektif // Ryeji
FanfictionYasa dışı uyuşturucu satma, bahis çetesi kurma ve birçok suçtan dolayı aranan Kelebek adlı suçlu aslında ünlü solo sanatçısı Hwang Yeji çıkar. Bu olayı araştıran ünlü dedektif Shin Ryujin ise, Yeji'yi halka açık bir şekilde suçlu olduğunu kanıtlamak...