Gecenin bir yarısı eve çağırdığım polis ekipleri gelmişti. Hwang ve diğerlerini almış, merkeze doğru yola koyulmuşlardı. En son Hwang'a baktığımda gözlerindeki kırgınlık beni öldürmüştü. Bu yüzden hemen arkalarından Yuna ile beraber bizde gittik. Gecenin bir vakti olduğundan merkezde çok kişi yoktu. Birkaç sarhoş adam ve de serseriler vardı. Yuna korkuyla elimi tutmaya çalıştığında kulağına eğildim.
"Koluma girebilirsin ama elimi tutma."
Yuna dediğimi yaparak koluma girmiştik. Biz önümüzdekileri takip ederken birden karşımıza Minnie çıktı. Bu saatte ne işi vardı onun burada? Telaşlı bir ifade ile bize doğru geldi ve sarıldı. Gözlerinin altındaki mor halkalar beni korkutmaya yetmişti. Cidden bizim için endişelenmiş miydi?
"Kızlar! Sonunda bulabildik sizi."
"Evet, ne demezsin ama."
Yuna şikayetçi gibi yanımızdan ayrıldı ve tekrardan onların peşinden koşuşturmaya başladı. Minnie anlamaz bakışlarıyla bana döndü. Sanırım olanları öğrenmek istiyordu. Ancak şuan da değildi. Asıl önemli olan konu Hwang ve onun hayal kırıklığına uğramış olmasıydı. Minnie'yi orada bırakarak Yuna'nın peşinden gittim. Kızları çoktan sorgu odasına almışlardı. Hwang'ın olduğu odaya komiser Habeom girecekken onu durdurdum ve sorgusuna ben girdim. İkna etmek zor olmuştu ama bilmiyordu ki Hwang bir tek bana konuşurdu.
"Merhaba Hwang. Ben... Özür dilerim. Çok ani bir şekilde buraya geldik farkındayım ama yemin ederim ki bunu bilerek yapmadım. İlk geldiğim gün takip cihazının düğmesine basmıştım."
Hwang hafifçe güldü. Başı aşağı bakıyordu. Bir türlü gözlerini benimle buluşturmuyordu.
"Önemli değil dedektif. Şimdi bunların sırası değil, sorgudayım şuan."
Beni affetmemişti ki haklıydı! Ben olsam ben de affetmezdim. Yavaş yavaş dolan gözlerimle sandalyeye oturdum ve gözlerimi ondan kaçırarak sorguya başladım.
"Neden birden fazla polis memurunu kaçırdın?"
"Bunu zaten biliyorsun."
Soğuk çıkan sesiyle yanıt verdiğinde daha fazla devam edemeyecektim. Onun hakkında zaten fazlasını biliyordum. Yine bu sorularla onu boğarsam doğru bir şey olmaz. Onun iyiliği için sorguyu bitirmeye karar vermiştim.
"Sorgu bitti."
Sandalyeden kalkıp odadan çıkmıştım ama onun sesiyle durakaldım.
"Duygusal ilişkileri araya sokmayalîm dedektif."
Kendime duyduğum öfke ile Hwang'a döndüm ve kaşlarımı olabildiğince çattım. Sesimi ne kadar gür ve sesli çıkarabilirsem o kadar çıkardım.
"Sorgu bitmiştir!"
Hwang ve arkadan bizi izleyenler ne kadar şaşırmış olsada umurumda olmamıştı. Önüme gelen saçlarımı arkaya atıp odadan çıktım. Beni karşılayan Minnie kollarını açarak bana sarıldı. O sarıldığında gözyaşlarımı tutamamıştım. Önüme gelen saçlara mı sinir olmuştum yoksa Minnie bana sarıldığı için mi duygulanmıştım bilmiyordum ama yorulmuştum. Sıkılmıştım ve bıkmıştım. Birbirimizi anlamak çok zordu. O bir katildi bense devlet için çalışan bir memur... Biz imkansızdık. Her ne kadar istesem ya da hayal etsemde imkansızdı. Kendimi onun yanında tutamıyor olabilirdim, durmaya çalışıyor olabilirdim ama denemiştim en azından kabul etmemeyi ya da inkar etmeyi denemiştim ama doğruydu. Lanet olası Hwang'tan deli gibi hoşlanıyordum. O kadar çok seviyordum ki onu onun için tüm hayatımı yok sayabilirdim. Ancak yaptığım küçük bir hata yüzünden aramız mahvolmuştu. Keşke takip cihazı için biraz daha bekleseydim de böyle olmasaydı...
"Geçti."
Minnie saçımı okşayıp gözyaşlarımı sildiğinde biraz daha iyi hissetmiştim. Minnie beni odasına götürmek için hamle yapmıştı ancak kabul etmeyip kendi ofisime doğru koyuldum. Uzun zaman sonra kapısını açtığımda yine beni huzursuz hissettiren kokuyu çektim içime. Ardından rahat koltuğuma bıraktım kendimi. Vücudum, beynim, ruhum hepsi yorgundu. Dinlenmeye ihtiyacım vardı ama dinlenemezdim. Sevdiğim kadın içerideyken ben burada uyuyamazdım. Keşke, keşke bedenime direnenilseydim. Ama direnemedim ve kısa süre içerisinde uykuya daldım.
***
Göz kapaklarımı yavaşça araladığımda ofisin ışığının hala açık olduğunu fark ettim. Pencereye baktığımda havanın hâlâ karanlık olduğunu gördüm. Kaç saat uyumuştum ki? Cebimden telefonu çıkardığımda saat ikiye geliyordu. Hassiktir! Tam tamına bir gün boyunca uyumuş muydum ben! Yok artık! Hızla yattığım yerden kalktığımda her tarafımın tutulmuş olduğunu fark ettim. Esneyerek sırtımı ve belimi kütleterek rahatladım. Ofisin kapısını hafifçe arladığımda koridorda kimseleri görememiştim. Ağzım çok kuruduğu için odadan çıkacakken ses duymamla arkama döndüm.
"Ryujin!"
Kısık sesle adımı söyleyen kişiyi gördüğümde ağzım açık kaldı. Yuna, pencereden içeriye doğru bana sesleniyordu. Bu saatte dışarıda ne yapıyordu ki? Gerizekalı yine ne yapmıştı acaba? Ofisin kapısını kapatarak pencereye yaklaştım.
"Yuna? Ne işin var orada?"
"Hadi atlada gel."
"Ne, neden?"
"Sana bir sürprizim var."
Ne olduğunu anlamamıştım ama Yuna'ya bir kez güvenerek pencereden aşağı atladım. Yuna koşturmaya başladığında onu takip ederek peşinden gittim. Beyaz bir arabanın önünde durduğumuzda garip bakışlarla Yuna'ya baktım. Arabanın kapısını açtığında neler olduğunu az çok anlamıştım...
Yeni bölümmm sonunda geldiii
Bir sonraki bölüm final😉
Bölüm biraz hızli hızlı oldu gibi kusura bakmayııınnn
Oy vermeyi unutmayınnnn 🌟🌟🌟🌟🌟🌟🌟
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Dedektif // Ryeji
FanfictionYasa dışı uyuşturucu satma, bahis çetesi kurma ve birçok suçtan dolayı aranan Kelebek adlı suçlu aslında ünlü solo sanatçısı Hwang Yeji çıkar. Bu olayı araştıran ünlü dedektif Shin Ryujin ise, Yeji'yi halka açık bir şekilde suçlu olduğunu kanıtlamak...