Sabah kapım hızla açıldığında korkuyla uyanıp yatağımdan düştüm. Gözlerimi bile açamadan Suna'nın ciyaklayan sesini duydum.
"Kalk, kalk, kalk! Hemen Instagramı aç." Gözlerimi ovuştururken ayaklandım ve yastığımın altındaki telefonumu aldım.
"Ne oldu?" Derken yüreğim ağzıma geldi. Suna çoktan perdeleri açmıştı. Elindeki telefonda bir yerlere tıklayıp bir haber sitesi açtı. Görselde ben vardım. Bir de Tuncay. Eh bu beklediğim bir haberdi. Ama haberde benden bahsediliş şekilde tuhaftı. Haberin ana karakteri "Sosyetenin gözde bekarı Tuncay Atabey'di"
"Sadece sosyal medyada değil sosyete haberlerinde de çıkmışsın." Dediğinde bundan memnundu. Onun için reklamın iyisi kötüsü olmazdı. O benim her koşulda menfaatimi koruyan biricik menajerimdi.
Suna'ya telefonunu uzatıp kendi telefonuma gözlerimi diktim. Bir dolu tebrik mesajı, takipçilerle ve yorumlarla alakalı Instagram bildirimleri ve WhatsApp mesajları... Kara delik gibiydi.
"Ah şu habere bak!" Dedi Suna haberi okumaya başlayarak. "Instagram Fenomeni İris Erguvan kendine Sugar Dady mi buldu?"
"Ne?" Dedim dehşete düşerek. İşte şimdi bitmiştim. Arama kaydımda şimdiden on beş arama vardı. Ayrıca üçü de babama aitti. Babam hiçbir fırsatı kaçırmıyordu.
"Bugün canlı yayın açalım." Diye bir öneride bulundu Suna.
"Önce Tuncay'la konuşmam lazım." Dedim. Ayaklanıp hazırlanmaya başladım.
"Stresten sinüzitlerim tuttu." Dedim ellerimi başımın arasına alarak. Çekmecemde her ihtimale karşı duran ilacımı aldım.
"Güzel kızların her zaman stresten sinüzitleri ve anksiyeteleri tutar. Midesi de bulanır. Yazılı olmayan bir kuraldır bu." Dediğinde onun pozitif düşüncesinden biraz da bende olsa diye düşündüm. Bir de bana Pollyanna derdi.
Tuncay'ın sosyetede olduğunu bile bilmiyordum. O bu haberlere nasıl tepki vermişti acaba? Bu durum benim işimi iyi yönde etkileyebilirdi ama onun için durumun ne olduğunu bilmiyordum. Arabama atlayıp şirkete gittim. Girişteki tüm yüzler bana dönüp samimi bir şekilde gülümsediler. Hiçbirinin yüzünde bir ima yada yargı belirtisi yoktu. Instagram yorumlarının aksine normal insanlar olaya biraz daha anlayışlı yaklaşıyor olabilirdi. En azından onunla parası için beraber olduğumu düşünmedikleri kesindi. Tuncay'ın odasına geldiğimde asistanı bana müsait olduğunu söyledi ve bende stresle içeri girdim. Tuncay kafasını kaldırıp gülümseyerek bana baktı.
"Haberleri gördün mü?" Dedim dudaklarımı dişleyerek. Kaşlarını çatıp beni yanına çağırdı. "Gel buraya Tanrıça. Hangi haberlerden bahsediyorsun?" Dediğinde yanına kadar gittim. Beni kendisine çekip kucağına aldı. Onunla böyle yakın olmak beni tüketiyordu, aklımdakiler uçup gidiyordu. Elini belimden yukarı kaydırıp saçlarımın uçlarıyla oynamaya başladı.
Telefonumu açıp ona bütün haberleri gösterdim. Hiçbir tepki göstermedi. Kaşlarını bile çatmadı.
"Benim Sugar Daddy'im olduğunu düşünüyorlar." Dedim bastıra bastıra.
"O da ne demek? Gerçekten bir sosyal medya sözlüğü edinmeliyim sanırım." Dediğinde gülümsedim. Yaşlı bir ihtiyarla beraber olmanın bazı iyi bazı kötü yanları vardı.
"Yani kısaca sosyetede bilinen tabiriyle para avcısı olduğumu düşünüyorlar." Dediğimde anlayarak kafa salladı ama bundan da pek etkilenmişe benzemiyordu.
"İnsanlar konuşurlar İris. Hep yaptıkları şey bu. Dün o davete gelirken de, seni dansa kaldırırken de," durup parmaklarını dudaklarıma değdirdi. "Ve seni öperken de neyin içinde olduğumu biliyordum." Dedi.
"Yani?" Dedim kaşlarımı çatarak. Bu haberler onu hiç etkilememiş miydi?
"Yani, seni saklamayacağım. Hiçbir şeyi gizli yaşamayacağım. İstersen ilişkimizi duyurabiliriz." Dediğinde kalbim ağzıma geldi.
"İlişkimizi mi?" Dedim safça.
"Siz gençler buna da mı farklı isim koyuyorsunuz? Şu an bir ilişki içinde olduğumuzu düşünüyorum."
Onun bu sözlerine güldüğümde gözleri kısıldı. Gülüşüm gözbebeklerine yansıdı.
"Bana şu an çıkma teklifi mi edeceksin ihtiyar? Gidip bir yerlerde muhallebi de yiyebiliriz."
Dudakları muziplikle kıvrıldı. Onun her bir detayına hayran olarak yüzüne baktım. Dudaklarının kenarındaki ince çizgiler gülümsedikçe daha çok ortaya çıkıyordu. Buz mavisi gözleri yansıttıkları ateşle büyük bir tezat oluşturuyordu.
Parmaklarını saçlarımın arasına daldırıp beni kendine çekti ve öptü. İhtiyar adamım, güzel öpüşüyordu. Dili dudaklarımın arasından sızdı. Elleri bacaklarımda dolanırken sertçe yutkundum. Dudaklarımdaki inlemeyi zar zor bastırıp geri çekildim. Kucağında oturduğum için onun arzusunu kalçalarımda hissediyordum ve bu benim zaten ağrıyan başımı daha çok döndürüyordu. Boynuma minik minik öpücükler kondurmaya başladı.
"Kalbim güzelliğine daha fazla dayanamayacak Tanrıça." Diye fısıldadı boynuma doğru. Sıcak nefesi boynumu gıdıklıyordu. Ellerimi saçlarına daldırdım. Şu an onun ofisinde yaptığımız şeyi düşündükçe kendime inanamıyordum.
"Sen yaşlıların en gencisin ihtiyar. Ayrıca kendine haksızlık etme libidon gayet yerinde." Derken kendimi ona daha çok bastırdığımda dudaklarından boynuma doğru bir hırıltı yükseldi.
"Artık gitmem gerekiyor. Akşam bu konu hakkında bir canlı yayın açacağım." Dediğimde Tuncay masaya doğru eğilip telefonunu eline aldı ve bana uzattı.
"Al bakalım. Şu Instagram zımbırtısını bana da aç. Böylece seni akşam izleyebilirim."
Ben onun telefonuyla ilgilenirken kendi telefonum çaldı. Arayanı görünce onu sessize aldım. Sonra yine çaldı. Yine sessize aldım. Üçüncü kez çaldığında artık sinirlenmeye başladım.
"Açıp onunla konuş İris. Seni merak ediyor olmalı." Dedi yüzüme düşen bir tutam saçı ilgiyle kulağımın arkasına koyarken sesi sakin çıkıyordu.
"O adamla konuşacak hiçbir şeyim yok." Dedim gözlerim kararmaya başlamıştı. Sürekli bana ulaşmaya çalışması beni tedirgin ediyordu.
"Bana onları anlatmak istersen seni dinlerim. Aileni." Elleri belimi daha sıkı kavradığında biraz daha ondan yana döndüm. Kollarımı boynuna geçirip ona sarıldığımda saçlarımı okşamaya başladı. Bu hareketi çok doğal geliyordu. Kendiliğinden doğada oluşmuş bir oluşum gibi vücuduma hiç yabancı gelmiyordu.
"Belki sen onu tanıyorsundur. Onlar da sosyetedendi. Selma ve Orhan Erguvan."
Tuncay'ın bir an bedeni kasıldı. Elleri durdu ve sessizleşti.
"Tanımıyorum." Dedi tek düze duygusuz bir sesle. Bu ani duygu değişimini anlamamıştım. Belki de benim dertlerimle ilgilenmek istememişti. Ondan biraz uzaklaştım. Sesimin normal çıkmasına özen göstererek konuştum.
"Benim öyle anlatacağım bir aile dramım yok. Annem öldü ve babam da başkasıyla evlendiği için artık onunla konuşmuyorum, işte hepsi bu kadar." Dediğimde bana bakmadan kafasını salladı. Gitmek için ayaklandığımda o da ayaklandı.
"İris," diye fısıldadı bileklerimi tutarak. "Fırsatın varken ona bir şans ver. İnsanlar ikinci şansı hak eder."
"Peki sen?" Dedim kaşımı kaldırıp. "Annen gelseydi onu affeder miydin?"
Gözleri karardı ve çenesi kasıldı. Cevabımı almıştım. Affetmezdi. O adam annemin hayatını mahvetmişti. O araba kaza yaptığında içinden sağ çıktığı için bile onu suçluyordum. Şimdi o evlendiği kadınla kendi tercihi olan hayatında bana yer yoktu. Bana ulaşmasına izin vermeyecektim. Kalbim onu asla affedemezdi.
"İnsanların kendi tercihleri olur Tuncay. Ben başkasının hayatında tercih dışıysam, alternatif de olmayacağım. O adam beni tercih etmedi. Şimdi onun hayatında kendime bir yer açamam." Dediğimde beni kendine çekip sarıldı. Gözümden birkaç damla gömleğini ıslattı. Kalbim acıyordu ama Tuncay yanımdayken buna katlanmak kolaydı. Benden ayrılıp avuçlarını yanaklarıma bastırdı.
"Sen, neyle karşı karşıya kalırsam kalayım benim tercih edeceğim tek şeysin İris."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İris'in Mavisi (TAMAMLANDI)
ChickLitBenim yaptığım şey çatlak bir buzun üzerinde dans etmek gibiydi. Kırılsa ne olacağını hiç bilmiyorum...