İris Erguvan

108 12 6
                                    

Parmakları hala yanaklarımı okşarken gözlerimi kapatıp yutkundum. Nefeslerimiz birbirine karışıyordu. İkimizden biri biraz daha yaklaşsa her şey çok başka yerlere gidebilirdi. Gözlerimi açtığımda onun beni izlediğini gördüm. O yakışıklı yüzüne yumruk atmak yada kalın dudaklarını öpmek arasında gidip gelen düşüncelerimi görmezden gelip geriye çekildim. Boğazımı temizleyerek yeniden kağıda uzandım. İnceliyormuş gibi yapıyordum ama aslında biraz önce söylediği şeyleri düşünüyordum. Ne demekti bu? Bu sözleşmenin bir süresi olmalıydı. Beni tam olarak ne zaman serbest bırakacaktı? Bırakacak mıydı? Görünmez bir el gelip boğazımı sıktı.

"Bunu neden yapıyorsun?" Diye sordum gözlerimi kısarak.

"Benim yüzümden sözleşmeni iptal ettin." Diyerek omuz silkti.

"Tamam ama neden? Neden benim için 10 milyon lira tazminat ödüyorsun? Neden bir de bunu telafi etmek için iş teklifi yapıyorsun? Hem de böylesine fahiş bir karla?"

Ellerini dizlerine koyup ayaklandı. Yeniden masasına geçtiğinde benden uzaklaşması beni biraz rahatlattı. O kişisel alanıma girdiğinde nefes alamıyordum.

"Bazı davranışların nedenlere ihtiyaçları yoktur Tanrıça." Parmaklarını masaya vurmaya başladı. Aramızdaki garip gerilim elle tutulur cinstendi. Sözlerinde hiçbir mantık yoktu.

"Ama benim cevaplara ihtiyacım var." Dedim inatla. Yaşadığım şey saçma sapan bir sarmaşık gibi hayatımı ele geçiriyordu.

Masasında öne doğru eğildi. "O işin senin için önemli olduğunu biliyorum, bunu telafi etmek istiyorum." Dediğinde samimi olmasına şaşırdım. İlk kez bir cevap alabilmiştim değil mi? Evet ama bu cevapla ne yapacağımı da hiç bilmiyordum. Bir katille işbirliği yapacak kadar kötü durumda mıydım ki? Gerçi vurduğun kişi ölmüyorsa bu seni katil yapar mıydı? İşte yine oluyordu, aklım allak bullak olmuştu. Bu adamla on dakikadan fazla zaman geçirdiğimde bana olan tamamen buydu.

Öte yandan, vakıf işinin benim için önemli olduğunu bildiğini söylemişti. Her şeyden nasıl bu kadar emindi ki? Her şeyi nasıl bilebilirdi? Kimdi bu adam? Neden sürekli etrafımdaydı? Onu polise söylesem bile bir delilim yoktu. Ayrıca Çağatay Bey şikayetçi bile olmamıştı. Neden peşime düşüyordu?.

"İşte sana cevap Tanrıça, şimdi ne olacak?" Dedi ben içimdeki muhakemeyi sürdürürken. Gözlerim kararsızca üzerinde gezindi. İçimden bir his bu adamın beni bırakmayacağını söylüyordu. Hiç bırakacak gibi durmuyordu. Yutkundum ve elime telefonu aldım.

"Benim bunu menajerime sormam gerekiyor. Dünkü hamlemden sonra bana biraz kızgın." Dediğimde eliyle kapıyı işaret etti.

"Keyfine bak."

Telefonumu alıp koridora çıktım. Yakınlarda bir yerlerde bir lavabo aradım ve kendimi zor bela içine attım. Boynuma ve bileklerime su çarptım. Bu işi kabul edersem yüklü miktarda para kazanırdım. Belli ki bu holding prestijli bir holdingdi. İnsanların güvenini kazanırdım. Yerimi sağlamlaştırmak adına yapacağım güzel bir adımdı. Öte yandan, o adam bir psikopattı.

Ya değilse? Diye düşündüm. Çağatay Bey'i vurmuştu. Beni de öldürecekti. İki gündür beni tehditle şantajla yanında tutuyordu. Şimdi de bana iş teklifi ediyordu.

Çağatay Bey'in odasına girdiğimde Çağatay Bey'in takındığı tavır aklıma geldi. O tavırdan hoşlanmamıştım. İşi bırakacağımı söylediğimde onun da yaptığı şey tam olarak beni tazminatla tehdit etmekti. Sosyal medyadaki işimle. Bu bizim aramızdaki bir mesele, demişti dev adam. Belki de ortada gerçekten bilmediğim bir durum vardı. Elime telefonu alıp bir nefes bıraktım. Suna ne derse onu yapacaktım. Evet kesinlikle. Hayatımın bu kararını ona bırakıyordum. Onun önsezilerine her zaman güveniyordum. Telefon ilk çalışında açıldı.

İris'in Mavisi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin