Umursamaztilki: Yanında yeni biri mi var? Elimi çabuk tutmalıyım.
Telefonu sinirle yatağa bıraktım. Kahvemi içerek giyinme odama ilerledim. Toplantıya sadece iki saat kalmıştı ve ben daha hazır bile değildim. Sabah sabah gelen bu mesaj tüm sinirimi bozmuştu. Bu mesajdan Tuncay'a bahsetmeli miyim diye düşünürken bunun pek parlak bir fikir olmadığını fark ettim. İhtiyarın çözülmesi gereken bir öfke problemi vardı. Kendim halledebilirdim.
Şirkete gideceğim için şık ve resmi giyinmem gerekiyordu. Üzerimdeki bornozla oturup makyajımı ve saçımı yapmaya başladım. Saçlarımı dümdüz duran bir at kuyruğuyla topladım. Gözlerimin rengini öne çıkartan kahve tonlarında hafif bir makyaj yaptım. Üzerime ipek beyaz bir gömlek, altıma da kalem etek giydim. Aynada kendime bakarken burun kıvırdım. Bu benim tarzım değildi! Oflayarak dolaba yöneldiğimde kapıda kurtarıcım Suna belirdi. "Bana bırak." Dedi kendi ceket ve pantolon giymişti. Bu ona yakışıyordu ama resmi olmak beni boğuyordu. Eline tek parça bir tulum aldı. Kırmızı v yaka ve uzun kollu tulum spor kıyafetlerin en iddalısı gibi duruyordu. Tulumu siyah bir kemer, çanta ve stiletto ile tamamladığında ona hayran oldum.
"Sen bu işi biliyorsun." Diyerek ona bir öpücük verip hemen giyindim. İşte şimdi olmuştu. Ben gibi olmuştum. Beraber kapıdan çıkıp arabaya geçerken evin önünde duran bir araba dikkatimi çekti. Sürücü kapısı açıldığında içinden Çağatay Bey çıktı. Suna'nın omuzuna dokunup, "Sen arabaya geç." Dedim. Çağatay Bey beni süzüp gülümsedi.
"Nasılsın İris?" Dedi imayla. İyi olduğumu düşünüyordu ve bu onu memnun etmemişti.
"İyiyim teşekkürler. Siz nasılsınız?"
Yüzünü alayla buruşturdu. Elini omzuna vurarak "İyiyim. Artık acısını hissetmiyorum." Dediğinde beynim kırmızı alarm verdi. Buradan gitmeliydim.
"Anlıyorum. Aslına bakarsanız bir toplantıya yetişmem..." demiştim ki Çağatay Bey iyi taraf rolünü oynamaktan sıkılmış gibi kolumu sertçe tuttu.
"Hadi ama İris. İkimiz de gerçeği bilirken hala hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam mı edeceksin? Neden polislere gerçeği söylemedin? O yaşlı bunak seni tehdit mi ediyor? O gerçekten tehlikeli biri ondan uzak dur."
"Peki ya siz?" Dedim kolumu çekerek himayesinden kurtulup. Ayağımdaki bandaj çıksa da ağrısı devam ettiği için yüzüm kasıldı. Kaşlarımı kaldırıp ona baktım.
"Ben mi?"
"Siz gerçekten iyi biri misiniz? Madem çok iyisiniz neden durduk yere vuruldunuz Çağatay Bey? Ne yaptığınızı öğrenmek istiyorum. Siz ne yaptınız?"
Benden geri çekildi ve "O adam yalanlarıyla senin beynini yıkamış. Benim hiçbir şey yaptığım yok. Kaybolan kızlarla da bir ilgim yok! Beni rahat bırakın." Diyerek yanımdan uzaklaşıp arabasına bindiğinde beni nasıl bir şeyin içine attığı hakkında en ufak bir fikri yoktu.
Kaybolan kızlar mı? Bu söylediği şeyin altına yatan imalar midemi bulandırmıştı. Duyduğum araba kornası beni kendime getirirken Suna sabırsızca arabanın içinden bana bakıyordu. Kendime gelip arabaya bindim. Suna arabayı sürerken bende biraz önce Çağatay Bey'in söylediklerini düşünüyordum.
Bu onunla benim aramdaki bir mesele...
Bu mesele sandığım gibi basit bir şey olmayabilirdi. Ve istediğim cevapları bana tek bir kişi verebilirdi. Bugün ne yapıp ne edip Tuncay'la yalnız konuşmam gerekiyordu.
Toplantının yapılacağı ofise girdiğimizde herkes yavaş yavaş yerini alıyordu. Ben ortada bir sandalye çekip oturacakken kızın biri benim yerimin masanın başındaki yerin yanındaki sandalye olduğunu söyledi. Geçip oraya oturdum. Suna da karşıma geçti. Elinde her zaman not aldığı pembe kapaklı bir defter vardı. İsmini Samet olarak hatırladığım adam gelip Suna'nın yanına oturduğunda karşımdaki manzaraya gülümseyerek baktım. İkisinin omzu birbirine değiyordu ama dönüp de birbirlerine bakmıyorlardı. Suna gerilmişti ve stresle elindeki kalemi sallıyordu. Telefonumu çıkarıp bir şeyler yapıyor gibi görünerek onların resmini çektim ve bu fotoğrafı Suna'ya attım. Fotoğrafa bakınca bir saniye bocaladı ama sonra toparlanıp Samet'ten uzaklaştı. Kızgın bakışları üzerimdeyken ondan tarafa hiç bakmadım. Odaya dolan esintinin bana ne getirdiğini bilerek gülümsedim. Kafamı kaldırıp Tuncay'la göz göze geldim. Kısık gözleri beni beğeniyle süzdü. Masanın başındaki yerini alıp toplantıyı başlattı. Benim yanına oturmamı o istemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İris'in Mavisi (TAMAMLANDI)
ChickLitBenim yaptığım şey çatlak bir buzun üzerinde dans etmek gibiydi. Kırılsa ne olacağını hiç bilmiyorum...