Tuncay Atabey

83 13 5
                                    

Gözlerim kapalı bir şekilde dinlenmeye çalışırken sol omuzumdaki yara için için sızlamaya devam ediyordu. Sabahın ilk ışıkları ortalığı aydınlatırken ben gidip o herife ellerimle kasetleri teslim etmiştim. O şerefsiz ise ben giderken arkamdan "Bana yapılan hiçbir iyilik karşılıksız kalmaz, hiçbir kötülüğün kalmadığı gibi." Diyerek beni omuzumdan vurmuştu. Samet yanımda olmasa ne yapardım bilmiyordum. Neyse ki Ozan sayesinde kasetleri kopyalamayı başarmıştık. En kısa sürede onlara göz atacaktım.

"Bir şeyler ye." diyerek önüme bir sandviç koydu Samet. Sandviç dışında her şeye benziyordu. Burun kıvırdım ama sırf doymak için yemem gerekiyordu.

"Bu bilgiye nereden erişmiş olabilir sence? Babası mı söylemiştir?" dedi Samet karşımdaki tekli berjere otururken. Bir yerlerde bir güvenlik zafiyeti verdiğimiz kesindi ama babasının söylediğini sanmıyordum. Hele de Çağatay gibi bir adama. O en nihayetinde bir babaydı. Yaklaşımı yanlış olsa da İris'i önemsiyordu. Hem beni satmak kendisini de tehlikeye atardı.

"Sanmam. Temizlik ekibini bir gözden geçir. İş anlaşması yaptığımız adamları da. İçlerinden Çağatay'la bağlantısı olanlar var mı bir bakalım." diyerek sandviçimi yemeğe başladım. Eğer güvenlik açığımız varsa anlaşmaları feshedebilirdim.

İris gideli neredeyse iki saat oluyordu ama hala dönmemişti. Şimdiye kadar dönmesi ya da en azından bir mesaj atması gerekiyordu. Telefonu elime alarak mesaj attım ama tek tik olunca aradım. Kapalı çalıyordu. Şarjının bitmiş olabileceğini düşünsem de içim rahat değildi. Suna'yı aramayı denedim. Onun telefonu çalıyordu ama uzun uzun çaldıktan sonra açan olmadı. Bakışlarımı Samet'e diktim.

"Kız arkadaşını ara. İris'e ulaşamıyorum." dedim huysuz bir şekilde. Samet oflayarak telefonunu çıkarıp Suna'yı aradı. Telefon birkaç kez çaldıktan sonra açıldı.

"Suna İris yanında mı? Tuncay ulaşamıyor da."

Samet her ne duyduysa bakışları bana kitlendi. Oturduğum yerden stresle öne çıktım. Konuşmasının bitmesini beklemek bana zulüm gibi gelmişti. "Neler oluyor? O iyi mi?" derken ayaklanmıştım bile. Samet sağlam olan kolumdan beni tutup durdurdu.

"Öğrenmiş." dediğinde daha fazla açıklama yapmasına gerek yoktu. Öğrenmişti ve beni terk etmişti. Önce annem sonra kız kardeşim şimdi de İris. Terk edilmenin bıraktığı hasarı unutmuştum ama şimdi kalbim o hasarları birbir önüme çıkartıyordu. Yoğun bir acı dalgası gelip ciğerlerime dolunca nefes alamadım.

"Onunla konuşmalıyım." diye soludum. Benim kimseye veda etme fırsatım olmamıştı. Herkes hayatımdan aniden çıkmıştı. Babamı zaten hiç tanımıyordum bile. Ama bu seferki farklı olacaktı. İris hayatımdan çıkmak istiyorsa önce bana veda edecekti. Edebilirse tabi.

"Tuncay," dedi Samet sıkıntıyla.

"Beni ona götür Samet. Onunla konuşacağım." dediğimde itiraz kabul etmedim. Samet kafasını salladığında gidip üzerime bir tişört ve eşofman geçirdim. Odama baktığımda yatağın hala dağınık olduğunu görünce beynimden vurulmuşum gibi hissettim. O gitmişti, geri gelecek miydi bilmiyordum ama benden çok büyük bir şeyler de alıp götürmüştü. Dün gece yaşadıklarımızdan sonra beni öylece bırakıp gidemezdi. Buna izin vermeyecektim. Bu sefer olmazdı. O benimdi. Her şeyiyle. Hayatımın sonuna kadar beklemem gerekse de İris'in bana dönmesini bekleyecektim.

Hazırlanıp evden çıktığımızda yol boyu onun ne halde olduğunu düşünüp durdum. En çok da İris'e bunu yaşattığım için kendime kızıyordum. Çağatay'a güvenmemeliydim. O şerefsiz hem kasetleri alıp hem de hayatımı mahvedip öylece ortadan çekileceğini düşünüyorsa yanılıyordu.

İris'in Mavisi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin