Tuncer Atabey

106 11 8
                                    

Ellerimdeki buketle birbir merdivenleri çıkarken büyüdüğüm eve ilk geldiğimde hissettiğim umutlarım hala beni etkisi altında tutuyordu. Bu eve ilk adımımı attığımda nasıl hissediyorsam hala öyle hissetmeye devam ediyordum. Bu dünyada birileri beni koşulsuz da sevebilirdi. Aramızda hiçbir bağ olmasa da değer verebilirdi. Yaşadığım tüm terk edilişleri geride bırakarak girmiştim bu eve. Şimdi de endişelerimi o kapıda bırakıp zile bastım. Kamuran annenin yanında çalışan kadın kapıyı açıp beni içeri aldı. Mutfaktan gelen yemek kokuları midemi hareketlendiriyordu. Geçip salona oturdum. Kamuran anne merdivenlerden inerken yüzü ışıl ışıl parlıyordu. Onu daha sık ziyaret etmem gerektiğini fark ettim. Gidip küçücük bedenini kucakladım. Her zamanki gibi bana kucak açtı. Bu kadın bana yuva gibi hissettiriyordu. Bu hissi iki yerde alıyordum. Birincisi bu evde ikincisi... İris neredeyse orada.

"Hoşgeldin oğlum." Sanki çiçekleri kendi istememiş gibi "Bunlar ne güzel şeyler böyle." diyerek onları elimden aldı. Kamuran anne bana bir kadını nasıl mutlu etmem gerektiğini çok güzel öğretmişti. Ona her gelişimde muhakkak bir şeyle gelmemi tembihliyordu. Bunu mutlu olmak için yaptığını sanıyordum ama öyle olmadığını yakın zamanda anladım. O böyle yaparak bir kadına nasıl davranmam gerektiğini, bir kadını neyin mutlu ettiğini gösteriyordu. Şimdiye kadar buna ihtiyacım yoktu o yüzden sebebini anlamamıştım ama İris karşıma çıktığında onu mutlu etmek için duyduğum ilkel güdü bana Kamuran annenin neleri aşıladığını gösteriyordu.

Geçip masaya oturduğumuzda iştahla tabağımı doldurdum. Ben yemeğime gömülmüş yerken Kamuran anne bana gülümseyerek baktı.

"Seni uzun zamandır böyle mutlu görmemiştim." Dediğinde durup ona baktım ve son lokmamı yuttum.

"Sadece yemek yiyorum sultanım. Mutlu olduğumu nereden anladın?"

"Yemek yemenden."

Tek kaşımı kaldırıp ağzıma bir parça et aldım. Anneler her şeyi gerçekten biliyordu. Bilmese de hissediyordu. Kamuran annede anne içgüdüleri çok fazlaydı.

"Seni mutlu görmek beni de mutlu ediyor oğlum. Uzun zamandır kendini sadece işine verdiğin için endişeliydim ama artık mutluyum." Kaşlarını indirip imayla gülümsedi. "Fotoğraflarınızı gördüm. Yakışıyorsunuz. Benimle ne zaman tanıştıracaksın?"

Kararsız bakışlarımı tabağıma diktim. İris ister mi bilemiyordum ama bunu ona sorabilirdim. Birlikte olmaya başlayalı çok olmamıştı. Bu kadar hızlı gitmek onu korkutabilirdi.

"En yakın zamanda yanına getireceğim söz." Dedim. Geçen haftaki fotoğraf çekimlerimiz pek güzel olmamıştı. Benden yana bir sorun olacağını düşünsem de İris kendini bir türlü ana odaklayamamıştı. Fotoğraflar güzel çıkmıştı ama İris'in sahte gülümsemesi gözlerine yansımamıştı. Yansısaydı o, daha göz alıcı olurdu. Yemeğimizi bitirdiğimizde artık şirkete gitmem gerektiğini düşündüm. Öğle molası biteli çok oluyordu. Ayaklanıp Kamuran anneyle vedalaştım.

Şirkete geldiğimde asistanımı kapımda dikilirken buldum. Elindeki telefonla bir ileri bir geri gidip duruyordu.

"Sorun ne Ece?" Dedim ona yaklaşarak. Beni görünce aydınlandı.

"Hah Tuncay Bey! İçeride bir adam var acilen sizinle görüşmek istediğini söyledi. Öğleden beri sizi bekliyor. Sizi aradım ama telefonunuz kapalıydı. Gitmiyor da." Dedi stresle. Omuzlarından tutup önce onu durdurdum.

"Tamam hadi sen git bir kahve molası ver. Ben hallederim." Diyerek onu gönderdim. Ceketimi düzeltip içeri girdim. Beklediğim bir misafirdi. Beni görünce oturduğu yerden dikleşti. Şahin gibi kara gözlerini üzerime dikti. Yavaş hareketler gidip yerime oturdum.

İris'in Mavisi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin