İris Erguvan

118 13 3
                                    

Aklımı karıştırıyordu.

Şu an burada olmamın tek nedeni oydu. Ondan nefret ediyordum. Ya da nefret etmek isteyip edemiyordum. Asıl sorun da buydu. Sargılı ayağıma bakıp kafamı geriye yasladım.

"Allahım bu bir kabus!" Dedim.

Spor salonunda hızımı ayarlayamadığım için koşu bandından düşmüştüm. O kadar rezilce bir şeydi ki! Kendimden utanıyordum. Hızımı son ayara getirirken aklımdan ne geçiyordu hiç bilmiyordum. Doktor el ve ayak bileğimin ezildiğini söyledi. Bununla şanslıydım çünkü kalçamı bile kırabilirdim. Benim neyim vardı böyle? O mavi gözleri düşünmeden tek bir gün bile geçiremez olmuştum. Bu hafta içi görüşeceğimizi söylemişti ama görüşmemiştik. Gözüm sürekli telefonda aramasını beklemiştim. Bu durum artık beni çileden çıkardığında kafa dağıtmam gerektiğini düşünerek spor salonuna gitmiştim. Sonuç işte karşımdaydı. El ve ayak bileğimdeki bandaj.

Kaşımdaki yara kaşınıyordu. Her yerim yara bandıyla doluydu. Kafamı çarptığımda bayılmıştım. Buraya nasıl geldim bilmiyordum. Kapı hışımla açılınca Suna'nın endişeli yüzü kapıda göründü.

"Pollyanna! Ne oldu sana?" Dediğinde sinirlerim bozulduğu için ağlamaya başladım. Gelip beni kucakladı. Belime ufak bir ağrı saplanmıştı.

"Ayağım takıldı sanırım bilemiyorum. Koşu bandından düştüm." Dedim Suna sırtımı sıvazlarken.

"Bu aralar o kadar dalgınsın ki böyle bir şey olacağı belliydi. Bir tatile çıkıp kafanı toplamak ister misin?"dedi geri çekilip yatağa oturunca.

Aslında tatil fikri çok güzel bir fikirdi. Belki de bu ara çok popüler olan şu bungalov evlerinden gelen tekliflere bir göz atmalı içlerinden güzel bir bungalov bulmalıydım.

"Aslında buradan biraz uzaklaşmak bana iyi gelebilir." Dedim burnumu çekerek. Telefonum çaldığında Suna uzanıp telefonumu aldı. Rengi atsa da belli etmeden gözlerini kaçırıp telefonu bana uzattı.

Babam!

Görmezden gelip onu sessize aldım. Suna anlayışla elimi tuttu. Onu duymak istemiyordum. Sesindeki endişeyi duyarsam yumuşayabilirdim. Dahası beni önemsediği gibi saçma bir fikre kapılabilirdim.

Diklenip oturdum. Doktor istediğim zaman çıkabileceğimi ama ayağıma baskı uygulamamam gerektiğini söylemişti.

"Artık eve gitmek istiyorum." Dedim. Suna çıkış işlemlerini halletmek için çıktığında ayaklarımı yataktan sarkıtıp sağlam ayağıma yüklendim. Bir adım atmıştım ki tökezledim. Yeniden düşmeden önce bir çift el belimden tuttu.

"Bu halde nereye gidiyorsun Tanrıça?"

Kollarını sıkılaştırdığında avuçlarımı sert gövdesine bastırdım. Kaşlarını düşürüp kafasını yana eğdi ve bana baktı. Ona dokunmam hoşuna gitmişti. Mavi buzdan gözleri ısındı.

"Senin burada ne işin var?" Diye sordum kuruyan boğazım yüzünden sesim kısılmıştı.

"Ufak bir kaza yaptığını duydum. Gelip bakmak istedim."

Elleri hala üzerimdeydi ve çekmeye niyeti yoktu. Bu hafta onu hiç görememiştim ve bu garip bir şekilde bana kendimi eksik hissettirmişti. Şimdi dev adam karşımda bana bakarken eksikliğimin yok oluşu canımı sıkıyordu. O adamın sana nasıl baktığını sen görmüyorsun.

"İyiyim." Dedim benim için endişe duyduğu belli oluyordu. Tuncay anladığını belli ederek kafasını salladı.

"Bir şeyi bölmüyorum değil mi?" Diyen Suna'nın sesiyle bakışlarımı ondan çeksem de Tuncay beni bırakmadı.

İris'in Mavisi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin