"Sen benim için yaratılmışsın."
-
"Sen ciddi miydin?" Yok ya şakacıktan oğlum. "Sen ne sandın." Saçını karıştırdı, benden bunu dememi beklemiyor gibiydi. "Ne bileyim aniden böyle bir şey söyleyince bilemedim." Biraz gözlerimi kapattım. Yorucu bir günün ardından artık uyumak istiyordum. "Uykun geldiyse kalkalım?" Gözlerim açılmamakta ısrarcıydı. "Sen anlat ben dinliyorum." Omzumun altına gelen sıcaklık ve hafif dokunuşlarla beni taşımak için hazırlandığını anlamıştım. "Ama ben dinliyorum diyorum sen ne yapıyorsun." Tamamen oturduğum yerden kalktığımda kolum benden alakasız göbeğimin üzerinden aşağı düşmüştü, Kerem bunu fark edince kolumu boynuna doladı. "Bugünlük fazla sohbet ettik zaten. Sen uyuda yarın dinç uyan bir sürü işimiz var." Hala yarı uykuluydum kendi kendime mırıldanarak konuşmaya başladım. "Ne işi ya izin almadım mı ben dün?" Keremin kahkahasıyla gözlerim hafif açıldı. "Öyle iş değil hanımefendi." Arabaya geldiğimizi anlamıştım. Kapı açıldı ve beni arkaya uzattı. Bagaj sesinin üzerinden, üzerime battaniye örtülmesiyle tamamıyla uykuya dalmıştım artık.
Neredeydim hakkında en ufak bilgim yok. Sabaha geliyordu. Sokak ışıkları hala yanıyordu. Telefonumu komidinden alıp saate baktım. Saat 02.36' ydı. Çoraplarımı giyip ayağa kalktım. (Çorapsız çıplak hissediyorum.) Kapıyı açar açmaz telefonla konuşma sesleri geliyordu. Sesinden anlayacağım üzere keremdi, barışla konuşuyordu.
"Oğlum bak sen hele bi kız, bi moralini boz ben sana ne yapıyorum. Yeter be kaçıncı bu?"
"Ya kanka anlamıyor musun benim yapabileceğim birşey yok. Böyle olması gerekiyor. Ya gelecek ya da ayrılacağız."
"Ya nerden çıktı bu şimdi sabah sabah ya? Erden hoca mı aradı?"
"Evet, aslında dün aradı bende o günü asenayla geçirdim. Belki de son birlikte eğlendiğimiz geceydi. Bugün yüksek ihtimal ayrılacağız. Yapamayız."
"Neyi yapamıyormuşuz?"
Kerem elinde telefonla koltukta yan oturmuştu, muhtemelen ben duymayayım diye en köşeye geçmişti. Ama telefonun sesi o kadar yankılanıyordu ki bu sese uyanmamak elde değildi. Yüzünü bana çevirdi. Koltuğun yanına giyeceği kıyafetleri koymuştu. Yanına doğru ilerledim. "Sen ne çeviriyorsun yine ya?" Şaşırmıştı, telefonu kenara fırlattı barış hala konuşuyordu. "Asena ben yapma dedim herşeyden kerem sorumludur." Telefonu elime aldım. Facetime yapıyorlardı. "Barışcım sağol ben bir konuşayım bakalım." Diyerek el sallayıp kapattım. Kerem karşımda yine o parmak hareketlerini yapıyordu, stresliydi, gergindi ve ne diyeceğini bilmiyordu. "Konuşsana kerem? Az önce ayrılırız falan diyordun açsana şu konuyu bir kezde olsa benimde haberim olsun birşeyden." Kolumdan tutup koltuğa oturttu. "Asena lütfen beni dinle ve sonra konuş istersen bağır çağır küfür et ama önce dinle." Elimi başıma götürüp ovalamaya başladım. "Dinliyorum ya?" Nefes alış verişini duyuyordum. "Asena ben Galatasaraydan ayrılacağım. Borussia Dortmund'a gideceğim. Ben artık kendime güvenerek atıldığım bu meslekte kendime bile güvenemiyorum. Çoğu Galatasaray taraftarı beni yanlış transfermişim gibi davranıyor. Yaptıklarımı görmüyorlar, en ufak hatamda beni siliyorlar. Ben artık yapamıyorum burda. Hem psikolojik olarak hemde kariyer olarak berbat bir durumdayım. Umarım beni anlıyorsundur. Ben dedim kii...
Acaba ben gidersem benimle gelir misin? Bak her türlü cevaba tamamım anlarım seni. Ne de olsa arkadaşların, ablan, takım ve işin burda. Bak gerçe-""Gelirim."
Kerem konuşmaya devam ediyordu, dediğim şeyi fark etmemiş ya da duymamıştı, hafif sarstım. "Kerem geliyorum dedim." Gözleri büyüdü. O gözlerini gördüğümde bile sevindiğini anlamamıştım. Ayağa kalktı.
"Gerçekten mi?"
"Evet."
Ayaktayken beni de ayağa kaldırdı. Ellerimden tutarak döndük. Zıplamaya başlayınca aynısını bende yaptım. Bu an gerçekten harika bir andı. İliklerime kadar hissetmiştim o mutluluğu. Beraber odaya gidip valiz hazırlamaya başladık. Henüz kimseye de birşey anlatmamıştım.
18.48
Keremin balkonuna yatak gibi uzanılacak bir yer yapmıştık. Tıpkı benim balkonum gibi harika olmuştu. Oturup ellerimizi arkaya koyup onların desteğiyle düz duruyorduk. Klişe gelir mi bilmem ama yıldızlara bakarak Almanya'da yapacaklarımızı düşünüyorduk. Keremin maçlarına gidecektim, çıkışta arabada son ses müzik açıp sunroof'a (yanlış yazmadıysam.) çıkacaktım. Akşam yemeğini her gün birimiz yapıp, puanlama yapacaktık. Sezon sonu Türkiye'ye dönüp düğünümüz olacaktı. Çocuklarımız Gizem ve Şuayip... Harikaydı. Gerçekleşmesi de harika olurdu. "Herşey çok güzel olacak kerem orada eminim bir sürü hayranın olacak ve kimse bir iki hatandan dolayı seni linçlemeyecek. Sonuçta futbol ülkesine gidiyoruz. Anlayışlı olacaklardır sana karşı. Eğer olmazlarsa bana söyle ben faturalarını keserim." Kerem bu dediğime ufak bir kahkaha attı sonra ellerimiz birleşti...
"Sen benim için yaratılmışsın"
Keremin bu sözü beynimde yankılanıyordu. Kollarımı omzuna attım direkt. Uzun ve soluklu bir sarılmaydı. Ama kabulde edeyim kendimi güvende hissetmiştim. İşimden ayrılmak için tekrar gidecektim adliyeye ve son olacaktı. Hepimizi farklı bir hikaye bekleyecekti. Yarın ablamla bunu konuşacağımı aklımda bulundurararak mesaj yazıp keremde olduğumu söyledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O Beni Anladı || Kerem Aktürkoğlu
FanfictionBenim en sevdiğim söz, senden duyduğum bendir